Çocuk Gelişiminde Müziğin Önemi 37 Sanat Merkezi

Hani ne zaman müzik dinlesek rahatlarız, kendimizi iyi hissederiz ya, hani ”Müzik ruhun gıdasır.” derler ya, gerçekten de ne boşa kendimizi iyi hissederiz ne de bu söz boşa söylenmiş bir sözdür. Müzik ruhumuzun da, beynimizin de, kalbimizin de en büyük gıdalarından biri. Hele söz konusu çocuklarımızsa bu gıdanın değeri ve önemi paha biçilemez. İşte böyle müzik dolu bir sohbet gerçekleştirdik 37 Sanat Merkezi’nin kurucusu ve piyano eğitmeni Sevgili Didem Hanım ile.

İşin böyle tatlı bir uzmanını yakalamışken soracak çok şeyim vardı aslında. Ben sordum, Sevgili Didem cevapladı. Ben de rüya gibi dinledim anlattıklarını her bir cümlesinde “gerçekten de ne kadar doğru” bakışımla.

Çocuk gelişiminde müziğin önemini konuştuk önce.

Faydaları ve çocuklarımıza kazandırdığı alışkanlıklar saymakla bitmiyormuş gerçekten de. Dinleme alışkanlığından tutun da sosyalleşme, disiplin, özgüven, akciğer gelişimi, dil gelişimi, beynin erken gelişimi, konsantrasyon becerisine kadar.

Ve bu konularla ilgili yani düzenli ve sürekli bir müzik eğitiminin, konsantrasyonu, dil gelişimini, uzaysal becerileri yani matematiksel zekayı, özgüveni ve iletişimi geliştirdiği ile ilgili pek çok da deneysel çalışma mevcutmuş.

Sevgili Didem Hanım fazlaca bahsetti bana bu çalışmalardan.

Okul öncesi yaştaki 78 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmayı anlattı önce. Düzenli piyano dersleri alan çocukların IQ larında yüzde 50 artış saptandığı gözlemlenmiş. Müzikle iç içe olan çocukların özellikle matematik ve fen dallarında çok daha başarılı olacağı çıkarımları söz konusu. Zekadaki bu denli artışın sebebi de, müzik eğitiminin beyindeki yeni ve sürekli bağlantılar oluşumunu canlandırdığı ile ilgili.
Sadece insanlar üzerinde değil, müziğin doğadaki her canlıyı yenilediği, canlandırdığı ile ilgili de çalışmalardan bahsetti Didem Hanım.

Dorothy Retallack, önce çiçekleri uzun süre incelemiş. Gözeneklerinin en fazla sabahın ilk saatlerinde, doğa, kuş sesleriyle canlanırken açıldığını, o saatlerde çiçeklerin canlandığını, boylarının büyüdüğünü saptamış. Aldığı esinle seralara müzik yayınına yönelmiş. Ve seçtiği seraların hepsinin aynı nitelikte olmasına özen göstermiş. Aynı büyüklükte, aynı ışığı almaları, aynı suyu almaları, aynı toprak olması vb gibi.Birinci seradaki bitki grubuna Bach, ikincisine Hint klasik müziği, üçüncüsüne yüksek sesli Rock, dördüncüsüne de Country-Western dinletiliyor.Beşinci seradaki bitki grubuna hiç müzik dinletilmiyor. Bir süre sonra sonuç gözleniyor:Bach ile Hint müziğinin bitkilerin büyümesini büyük ölçüde artırdığı görülüyor. Rock çalınan serada ise bitkiler büyümede sorun yaşıyor. Country-Western çalınan seradaki bitkilerle hiç müzik çalınmayan beşinci seradaki bitkiler, neredeyse benzer bir gelişim gösteriyorlar.

Müziğin doğayı bile bu nedenle etkileme gücü şaşırtıcıydı benim için.

“Mozart Etkisi” ni çokça duymaya başladık hepimiz son günlerde. Çocuk gelişiminde müziğin önemini konuşurken Mozart etkisine değinmemek olmazdı tabiki de . Ben de işin uzmanını bulmuşken bu etkinin tam olarak ne olduğunu sordum.

Mozart etkisi, Mozart dinleme ve insanın zeka düzeyi arasındaki bir ilişki ile ilgili olduğuydu. Tempo ve tonun etkisi ile, beyinde inanılmaz bir harekete yol açtığını anlatıyor bilim adamları.
Mozart Etkisi’ne göre, Sadece 10 dakika Mozart dinletilen guruplarda bile uzaysal algılama testlerinde %30luk bir başarı artışı sağlanmıştır.

Ve son sözlerini şöyle bitiriyordu sevgili Didem Hanım:

“Aslında bütün bilimsel makaleler, çalışmalar bir yana, çok eski zamanlardan itibaren müziğin gücünü, iyileştirici etkisini duyarız, dinleriz. Çok eski yıllarda hastaların, müzikle iyileştirildiğini de duyarız, müzikle tedavi edildiğini de dinleriz. Sözün özü o ki müzik ruhumuzu da beynimize de bedenimize de iyi gelir. Böyle bir sanatla iç içe olmaktan gayet mutluyum. Hem bana iyi gelen hem de çocuklara iyi gelen bir iş yapıyorum. Müzik yapıyoruz birlikte, bundan daha güzeli olabilir mi… Daha zeki, daha mutlu bir nesil için aşkla yapıyorum işimi. Belki de daha zeki, daha mutlu bir nesil için, minicik yaşlarda o parmaklar, bilgisayar klavyesine ya da akıllı telefon, tablete değil de piyano tuşlarına değmeli. “

Hele ki son sözünden sonra söyleyecek hiçbir şeyim yoktu, dedim ya rüya gibi dinledim diye, rüya gibi de sona ermişti sohbetimiz.

Ben de müziğin gücüne gerçekten inananlardanım. Belki de bu yüzden bebeğimin doğuşu ile birlikte müzik de hayatımızın en önemli parçalarından biri oldu. Gün içerisinde de, oyun oynarken de, yemek yerken de. Ama en önemlisi belki de uyku rutinlerimizdeki yeriydi. İlk doğduğu zamanlarda anne karnı seslerinden oluşan müzikle başladı uyku rutini hikayemiz, sonralarında da Mozart ile devam etti.

37 Sanat Merkezi Kurucusu Sevgili Didem Hanım’a sonsuz teşekkürlerimle…

Müzikle, ritimle, keyifle kalın hep…

IMG_0090

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir