Kategori arşivi: PAYLAŞMAK GÜZELDİR

Karar sizin

Mavi ile tanışalı 10 buçuk ay oldu. Kızıma öyle bir ask besliyorum ki bundan ötesi olamaz diyorum. Fakat kızım her geçen gün bundan ötesi olabilirmişi kanıtlıyor bana.

Tabii ki zor tarafları var anneliğin ama güzelliklerini düşününce devede kulak dahi değil zorluğu. Hamileyken bana hep hamileliğinin kıymetini bil doğunca çok zor uykusuz zamanlar seni bekliyor dediler. Mavi doğdu benim içimde kelebekler uçmaya başladı. İlk 6 aydayken bu zamanların kıymetini bil ek gıda sureci çok zorlu yandın dediler. Mavi ek gıdaya başladı, benim karnim doyuyor mutluluktan.

Şimdi de diyorlar ki bu günlerinin kıymetini bil yürümeye bir baslasın o zaman bittin. Oysa ki ben şimdiden heyecanla bekliyorum el ele beraber yürüyeceğimiz günleri. Bu hep devam edecek sanırım 2 yaş sendromu bittin sen, kreş hayati bittin sen, okula başladı
bittin senler.

Bitmiyorum iste ben her geçen gün daha da artıyorum oysa ki.

KARAR BİZİM, güzelliklerini görelim hep, güzellikleri ile büyüyelim beraber…

Neyin Daha Önemli Olduğunu Hatırla…

Aslında hepimiz bizim için neyin önemli olduğunu hep biliriz hele ki söz konusu çocuğumuzsa. Ama bazen neyin önemli olduğunu bildiğimizi hatırlamaya ihtiyaç duyarız sadece. Bu bazen bir yazı olur çok etkilendiğimiz, bazen sohbet anında duyduğumuz bir cümle bazen de bir işaret. Bizlere yeniden hatırlatıverir aslında çok iyi bildiğimiz şeyi ve hissettiklerimizi.

Telefonda konuşurken, televizyon izlerken ya da internette gezinirken birileri sizin eteğinizi çekiştiriyorsa neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Yanlışlıkla bir şeyler döküldü ya da kırıldıysa ve mahcup iki göz size bakıyorsa , neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Siz sohbet ederken defalarca “anne ” diyen ve cevap vermediğinizde iki eliyle başınızı kendisine çevirmeye çalışan bir miniğiniz vara , neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Kötü bir gün geçirdiyseniz, stresliyseniz , eve geldiğinizde yatağında uyuyan bir meleğiniz varsa, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Halınızda ya da kanepenizde kocaman bir boya izi varsa yanlışlıkla veya keşfetmek için yapılan, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Evinizdeyken yemeğini kendinin yemesine izin verirken, misafirliğe gittiğinizde dökmesin, aman ayıp olmasın diye kendine yedirtmiyor ve zorla siz yedirmeye çalışıyorsanız , neyin daha önemli olduğunu hatırla…

En güzel oyuncaklarını bozulmasın diye çok oynatmıyorsanız, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Onaylamadığınız bir davranış şekliyle çocuğunuza yaklaştıklarında, o benim büyüğüm diye düşünüyor ve davranışın yanlış olduğunu söylemeye çekiniyorsanız, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Sırf başkalarına ayıp olmasın diye, çocuğunuza ayıp ediyorsanız, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Bir arkadaşınız ya da bir misafiriniz geleceği zaman nasıl özenle giyinip hazırlanıyor, sofranızı özenle hazırlıyor, yüzünüzden gülücükleri eksik etmeden sohbetinizi bile özenle yapıyor ama söz konusu çocuğunuz olduğunda bazen özenden uzaklaşıyorsanız, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Sinirlendiğinizde anlatmak yerine bağırmayı kızmayı tercih ediyorsanız, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Çocuğunuz yanınızda resim yaparken siz en sevdiğiniz dizinizi izliyor ve izlediğiniz dizide silahlar patlıyorsa, yumruklar havada uçuşuyorsa, aman , neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Ya da bunun bir benzeri. Eşiniz ya da babanız ya da kayınpederiniz çocuğunuz yanınızda maç izliyor ama küfürlerine engel olamıyor, siz bu durumdan çok rahatsız olmanıza rağmen uyaramıyorsanız o kişiyi ayıp olmasın diye, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Eşinizle bir tartışma içerisindesiniz ve bu tartışma kavgaya döndü, sesler yükseldi, birbirinize bağırmaya başladınız ve bir de çocuğunuz varken evin içerisinde, siz hala komşular duymasın bağırışlarınızı diye düşünüp bir yandan kapı pencere kapatmaya çalışıyorsanız ve ürkek iki göz bir yerlere saklanmış titriyorsa, neyin daha önemli olduğunu hatırla…

Çocukluk kapısının bir daha açılmamak üzere kapacağını hep hatırlayın olur mu…

Başkalarına ayıp olmasın derken çocuğunuza ayıp etmeniz yıllarınızı alabilir. Bir kaç dakikalık  sinirinize engel olamamanız yıllarınızı alabilir. Onu dinlememeniz, ona bir birey gibi davranmamanız ve kendinizi onun yerine koyup anlamaya çalışmamanız yıllarınızı alabilir.

Sadece hatırlayın olur mu, neyin daha önemli olduğunu hep hatırlayın…

Ebeveyn Koçu İnci Akbay

 

 

Yalnız Bir Anne Olunca Gülümsüyorum!!!

Hani aileniz, dostlarınız, sevdikleriniz yüzlerce kilometre uzaktadır sizden, yakınınızda da bir tanıdığınız yoktur ya da  vardır aslında ama yoktur. Sadece eşiniz vardır yanınızda ve yalnız bir annesinizdir siz, bebeğinizin yarı kırkı bile çıkmadan yalnız bir anne oluvermişsinizdir birden.

İşte böyle zamanlarda ben hep okudum, okuduklarıma da gülümsedim!

Pedagoji Derneği Başkanının  “Çocuğunu başkasına bırakabileceği 5 akrabası yoksa , anne de çocuğu da psikolojik olarak zor durumdadır ” yazısını okudum ve gülümsedim. Değil 5 , 1 tane olsa bile yeterdi bana dedim.

Uzman Çocuk Psikoloğunun ” Dış Gedikleri engellemek için, annenin nefes almaya ihtiyacı vardır. Bunun için haftanın bir günü anne günü olmalı ve haftanın o günü çocuğu ile bir akrabası ilgilenirken, anne o gün kuaför, alışveriş, bir arkadaşla kahve , sinema vb gibi nefes alabileceği şeylerden kendine ve zamanına uygun olanı yapmalı ” yazısını okudum ve gülümsedim. Değil anne günü, tuvalete giderken bebeğime bir kaç dakika eşlik edebilecek biri olsa yeterdi bana dedim.

Ünlü bir pedagoğun ” Anne için en önemli şey moraldir, manevi destektir, yüz yüze görüşüp rahatlatacak birkaç cümle sözdür” yazısını okudum ve gülümsedim.

Çocuk doktorumuzun ” Anne sıcak yemek yiyemeyendir bu sebeple tanıdıklar ile bir araya gelindiğinde çocuğunuzun yemek yemesine başkaları yardımcı olmalı ve anne arada bir de olsa yemeğini rahat rahat yiyebilmeli. Bu bile anne için öyle bir motivasyon kaynağıdır ki ” yazısını okudum ve gülümsedim.

Psikolog- Sosyolog bir yazarın ” Anne hasta iken dinlenebilmeli ki biran önce toparlanabilsin. Dinlemeyen annenin hastalığı uzun sürer ve bu durum psikolojik olarak hem anneyi hem de çocuğu yorar ” yazısını okudum ve gülümsedim.

Her zaman yaptığım gibi ve hep yapacağım gibi…Gülümsedim…

Gülümsüyorum ama gülümsemelerim arttıkça kırgınlıklarım da artıyor, aşkım da artıyor…

Yalnız kalmaya, yalnız bırakılmaya, ihtiyacım olduğunda yalnızlığıma artıyor gülümsemelerim ve kırgınlıklarım…

Ama bir yandan da aşkım da artıyor, gülümsemelerimle birlikte…

Evet her geçen gün daha büyük bir aşığım ben.

Bebeğimin bana tüm zorlukları öyle güzelce ve yalnızca atlatabilmem için verdiği güce aşığım.

Nefes alamazken, yapayalnızken her şeyimi yetiştirebilmem için verdiği enerjiye aşığım.

Yorgunluktan kafamı kaldıramazken, bir gülümsemesi ve bir kokusu ile beni sevinçten çıldırtmasına aşığım.

Uyurken onu izlediğimde tüm kırgınlıklarımı unutturmasına ve onun nefes alış verişinde kaybolmaya aşığım.

Sevgimi, sabrımı, sonsuzluğa çıkarmasına aşığım.

İşte böyle… Gülümsemelerim artıyor, kırgınlığım artıyor, umursamazlığım artıyor, zor durumlarda bile tek başımıza her şeye yetebilme gücüm artıyor, zorlukları bi başımıza atlatabilmeyi öğrenmemiz artıyor, bir yandan da aşkım da artıyor.

Ve ben artık buna yalnızlık demiyorum. Bunun adı aşk artık.

Sevgilerim hepinize…

 

 

Bebeklerimizin Zekasını Geliştirmek İçin Tavsiyeler

Üstün Zekalılar Enstitüsünden Gürkan Yaşar Bey ile yaptığımız söyleşide Gürkan Bey bizlere bebeklerimizin zekasını geliştirebilmek için harika önerilerde bulundu. “Paylaşmak Güzeldir” inancımla bu harika söyleşiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

Bebeklerin zekasını geliştirmek isteyen anne babalara ne gibi önerileriniz olabilir?
Kavramlar ve algılar yardımıyla soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, soyut düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri zeka olarak adlandırılmaktadır. Babalar bu cümleye kızacak 🙂 fakat yapılan bilimsel araştırmalara göre zekâ genlerinin çoğunun kadınlarca aktarılan X kromozomunda olduğu belirlemiştir. Annenin üstün zekalı olması durumunda çocuğunda üstün zekalı olma oranı yüksektir. Genetik faktörler dediğimiz zaman sadece anne-babadan değil, amcalardan, halalardan, dedelerden, birkaç nesil öncelerden gelen insanları da göz önüne almak gerekir. Ancak zekâ bir kapasitedir. İyi eğitim zekâ seviyesini 15-20 puan yükseltebilmektedir. Buna bir örnek verecek olursak Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya gibi ülkelerde 90 IQ ile okul öncesine başlayan çocuklar 110 IQ ile 1.sınıfa devam etmekteler. Fakat ülkemizde 90 IQ ile okul öncesine başlayan çocuklar ortalama 95 IQ ile 1.sınıfa devam etmekteler. Okul öncesi eğitimin zeka gelişiminde ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Zeka gelişiminin % 90’ı okul öncesi dönemde tamamlanmaktadır.
Peki, bebeklerimizin ve çocuklarımızın IQ’ sunu nasıl geliştireceğiz? Bebeklik döneminden itibaren ne tür oyunlar aktiviteler yapabiliriz?

• Yapılan bilimsel araştırmalara göre anne sütü ile beslenen bebeklerin IQ seviyeleri mamayla beslenen bebeklere göre daha yüksektir.
• Anne sıcaklığında büyüyen bebeklerin IQ seviyeleri bakıcıyla yada anneanne, babaanne ile büyüyen bebeklere göre çok daha yüksektir.
• Anne ile büyüyen bebekler bakıcıyla yada anneanne, babaanne ile büyüyen bebeklere göre ilerde daha az dikkat dağınıklığı problemi yaşamaktadır.
• Bebeklik döneminde çok fazla televizyon izleme bebeklerde otizm, zeka geriliği, dikkat dağınıklığı, öğrenme bozukluğu gibi hastalıklara sebebiyet vermektedir. Bakıcılar bebekleri susturma, bir nevi hipnoz etme adına maalesef saatlerce televizyon karşısında televizyon izletebilmektedirler. Beyin bu durumda çalışmamakta sadece canlı bir kamera gibi her şeyi kaydetmektedir. Beyindeki bilgi işleme merkezi atıl kalmakta zeka gelişmemektedir. Televizyon izlerken ekranda üç saniyede bazen saniyede bir görüntü değişmektedir. Bebeklik döneminden beyni uyarıcı bombardımanına tutulan bebekler büyüyüp okul döneminde geldiklerinde kitaba baktıklarında hiçbir şey değişmemektedir. Dolayısıyla kitaplarla ilgilenmemekte sıkılmakta ödev yapmak istememektedir. Günümüzde yetişkinlerin çok fazla kitap okumamasını da buna bağlayabiliriz. Gerçek bilgi kitaplardan öğrenilebilmektedir.
• Sinir hücrelerinin oluşmaya başladığı bebeklik döneminde bebeğinizin görsel uyarılara ihtiyacı vardır ve bu konuda yapılan pratik hareketler çok önemlidir. Bu nedenle bebekler farklı görsel uyarıcı bombardımanına tutulmalıdır. Örneğin bebeğinizi kucağınıza alarak ona farklı renkli manzara resimleri gösterip, değişik sesler, müzikler dinletebilirsiniz.
• İlk aylarda bebeğin beşiğinin üzerine farklı renklerde oyuncaklar asıp onları hareket ettirerek bebeğe zengin uyarıcılar verin.
•İlk aylarda bebeklerin koku duyuları çok güçlüdür. Annelerini bu nedenle çoğunlukla kokularından tanırlar. Bu dönemde bebeklere farklı kokular koklatılarak beyin hücrelerinin ölmemesi sağlanabilir.
• Bebeğinizin yüzüne gülümseyerek vücuduna masaj yapın, gözlerinin içine bakarak ismini söyleyin.
• Bebeğiniz ile direk olarak konuştuğunuz esnada onu yüzünüze yakın tutunuz ve gözlerinin içine bakınız. Onunla sık sık göz teması kurun.
• Bebeğinizin karyolasının yanına bir mp3 çalar koyunuz, Çalmak için ninni veya yumuşak bir fon müziği seçin. İçerisinde tekrarın çok olduğu melodiler bebek için çok dinlendiricidir çünkü bu, bebeklerin anne rahminde duydukları sese benzer melodidir
• Çamaşır veya bulaşık makinesinin sesini teybe kaydederek bebeğinize dinletin. Bu ses anne rahminde bebeğin duyduğu seslere benzer. Bu sesleri bebek dinlerse beyindeki nöronlar ölmeyecek, beyinde sinaptik bağlantılar gelişecektir.
• Bebeğinizi vücudunun bölümlerinden (dirsek, parmak, ense vb. ) kavrayarak hafif sallayınız. Bebekler bundan çok hoşlanırlar.
• Bebeğimizi biz nasıl besler ve ona nasıl davranırsak yetişkin olduğunda üzerinde derin etkileri olacaktır. Bu oyun bebeğinizin güvende ve emin hissetmesini sağlar.
• Bebek ağlamadan istek duymadan onu beslemememiz gerekmektedir. Bu kişiliğini olumsuz etkilemektedir. Ağlamadan beslenen çocuklar sürekli hazıra konan yetişkin gibidirler.
• Bebeğinizin duyma ve görme duyularının gelişimi için farklı yüz ifadeleri yapın ve sesler çıkarın.
• Bebeğinizi farklı kumaşlar ile okşayınız veya sarınız. (Vücudunun farklı kumaşlara dokunmasını sağlayın.)
• Bebeğinizin farklı kokuları almasına imkânlar sağlayınız. Dışarı çıkın ve bir gül koklatınız veya taze yeni kesilmiş bir portakal koklamasına yardımcı olunuz.
• Eğer odaya hareketli ve odada gölge oluşturabilecek nesneler ayarlayabilirseniz bu bebeğinizin görme yetisinin gelişimine yardımcı olacaktır.
• Bebeğinizin altını değiştirirken onunla iletişim kurun ve şarkı söyleyiniz.
• Zaman zaman sesinizi değiştiriniz. Onunla konuşurken yüksek, alçak, yumuşak ve şarkı söyleme modunda sesler kullanınız.
• Farklı renklerde çeşitli oyuncakları alınız ve sırasıyla oyuncakları ileri geri bebeğinizin önünde onun görme yetisine uyarılar gönderecek şekilde hareket ettiriniz.
• Kısa ve tekrarlanan ifadeler bebeğin dil gelişimini hızlandırır.
• İşaret ve orta parmağınızı kullanarak bebeğinizin farklı bölgelerine yavaşça vurunuz. Vururken de vurduğunuz bölümün adını söyleyiniz.
• Sevgi ile yapılan bebek bakımı beyini ve zekânın olumlu şekilde gelişmesini destekler
• Bebeğin omurilik bölgesine yapılan masajın zeka gelişimine çok büyük katkısı vardır.
• Bebeğinizin kol ve bacaklarına yaptığınız egzersizler kas ve motor hareketlerin gelişimine yardımcı olacaktır.
• Coşkulu konuşmalar bebeğin duygusal ifadelerini cesaretlendirir. Ve böylelikle bebeğinizin hatırlama yetisine yardımcı kimyasallar ortaya çıkarır. Zekâ gelişimine önemli katkıda bulunur.
• Dil gelişimine yardımcı şarkılar ve parmak oyunları beynin gelişimi açısından çok önemlidir.
• Bebeğinizle her oyun oynadığınızda beyindeki hücreler arasında bağlantılar oluşacak, güçlenecek ve bebeğin gelecekteki yaşamında büyük etkisi olacaktır. Bu bağlantıların ileri yaşlarda oluşması daha zordur.
• İnteraktif oyunlar bebeğinizin gelecek yaşamlarında karşılaşacakları daha karmaşık durumlara hazır hale gelmelerini sağlarlar.
• Bebeğinizi tutma, onu havada hafifçe sallama beynine onun büyümesini sağlayan hormonların açığa çıkmasına yardımcı olur.
• Bebek ne kadar erken müzik ile tanışırsa o kadar çok öğrenme potansiyeli artacaktır. Birçok kelime ile devamlı bir şekilde karşılaşmış bebekler üç yaşına geldiklerinde dili çok akıcı konuşabilirler. Fakat dil deneyimleri az olan bunlardan uzak olan bebekler dil konusunda gelişimleri yavaş olacaktır.
• Bebeğinizi sallamanız onu kucaklamanız rahatlık verecek ve beyin gelişimine yardımcı olacaktır.
• Bebeklere dokunma ve sarılma sindirimin daha kolay olmasına yardımcıdır.
• Bebek beyni her dildeki farklı sesleri ayırt edebilecek bir kapasiteye sahiptir.10 aylık olduktan sonra yabancı sesleri kendi öz dilinden ayırt eder ve kendi öz diline odaklanır.
• Çok konuşan çocuklar karmaşık dil yapılarını daha kolay öğrenebilme kapasitelerini geliştirir
• Her gün için bir okuma zamanı belirleyin. Uyku öncesi zaman bunun için en uygundur. Bebeğiniz için kolay ve basit cümleler içeren kitaplar tercih edin. Bebeğinize sesli olarak kitap okuma ona verebileceğiniz en güzel hediyedir. Bebekler kitaptaki resimlerle, kitabın şekli ile ilgilidirler. Sayfaları çevirme, kitabı tutma ve dokunma ona mutluluk verir.
• Bebeğinizi alıp bir süpermarkete gitmek güzel bir deneyim olacaktır.
• Beyin hayatımız boyunca öğrenme kapasitesine sahiptir ve öğrenme süreci devam etmektedir. Hiçbir dönem, öğrenmenin mükemmel gerçekleştiği bu döneme eşit değildir.
• Dergilerden gülen, neşeli, mutlu bebek resimleri bulun. Renkli olanlar daha güzel olacaktır. Bu resimleri bir araya gelecek şekilde duvara asın ve bebeğiniz ile birlikte bunlara bakın. Bebeğinize resimdeki bebeğin duygularından bahsedin. Mutlu mu neşeli mi nasıl bir duyguya sahip olduğunu anlatın. Mutlu bir yüz bebeğinizin beynine kazınacak ve yeni bağlantıların kurulmasına yardımcı olacaktır. Mutlu yüz ifadelerine bakarken bebeğinize gülümseyerek sevdiğiniz bir şarkıyı söyleyin.
• Anne babaların bebeklerde işaret dilini öğrenmeleri çok önemlidir. Bebekler 20 kadar işaret öğrenebilmektedirler ve kendilerini bu dille konuşma öncesi çok rahat ifade edebilmektedirler.

Gürkan Yaşar’a çok büyük teşekkür ediyorum hepimiz adına.
www.ustunzekalilar.org

Momfortbaby Hikayemiz…

Mavi 20 aylık ve 11 kilo şuan. Özellikle son birkaç aydır bebek arabasına binmeyi kesinlikle reddediyor. Ben de ısrar etmiyorum bebek arabasına binmesi konusunda. Kendi kararına saygı duymaya çalışıyorum. Mutsuz olacağı bir şeyi zorla bebeğime yaptırmamaya çalışıyorum. Niye ağlatarak, bağırarak zorla bindireyim ki diye düşünüyorum, sadece kendimi yerine koymaya çalışıyorum bebeğimin. Benim de istemediğim bir şeyi bana zorla yaptırsalar, ağlasam bağırsam fayda etmese, kendimi ne kadar kötü hissederim. (Tabii bu durum sağlığı ile ilgili kritik bir durumsa yapacak bir şey yok tabi ki. Doktor kontrolleri vb gibi.)

Kendi yürümek, koşmak, keşfetmek istiyor her yeri ve her şeyi. Yorulunca da kollarını açıyor bana ve kucağıma gelmek istiyor. Ben de büyük bir aşkla kucağıma alıyorum tabi ki ama artık büyüyoruz ve artan kiloları ile benim için taşımak gerçekten zor oluyor. Diğer taraftan da özgürce yürüyüp koşamayacağı yerler var, arabalı bisikletli yerler gibi. Kucak kucağa geziyoruz, bebek arabamız da yanımızda sadece eşyalarımızı taşıyor bizim. Artan kol ağrılarım ve Mavi’nin daha rahat edebilmesi için arayışlara başladım, ikimize de nasıl uygun ve mutlu bir çözüm bulabilirim diye. Evet kanguru en uygun çözüm olacaktı bize ama hangisi? Söz konusu Mavi ise her kullanacağım üründe fazla titiz davranıyorum. Mavi rahat eder mi ? Bacaklarının açılması ağrı yapar mı? Terletme yapar mı? Bebeğimin gelişimi için doğru bir taşıma şekli mi olur? Max. kaç kiloya kadar taşıyabilir ? Sırt, bel ağrısı yaşar mıyım? Aklımda türlü türlü sorular ile araştırmaya başladım.

Ben hep inanırım düşüncelerimizin ve isteklerimizin hayatımızı şekillendirdiğine ve işaretlere. Instagram da sevgili @batuylabadeninannesi Çağdaş denk geldi karşıma ben bu düşünceler içerisindeyken ve takip etmeye başladım. Güzel bir enerji veriyordu bana onu takip etmek. Aynı zamanda da momfortbaby nin kurucusu olduğunu öğrenince bu bir işaret dedim benim için. Aklımdaki türlü türlü sorular için doğru bir adres miydi diye düşündüm ve uzun bir konuşma yaptık ve konuşmamın sonunda rahatladığımı ve momfortbaby i denemek istediğimi belirttim. Aldığım cevaplar beni ikna etmişti ama momfortbaby’i denemek bakalım beni ikna edebilecek miydi? Sonuçta ben de yıllarca satış sektöründe çalıştım ve belki de bir satış stratejisiydi, denemeden bilemezdim, dediğim gibi söz konusu bebeklerimiz ise bu kadar titiz düşünmesi bir annenin gayet normal aslında.

Ben sordum, sevgili Çağdaş cevapladı.

Bebeğimin gelişimi için doğru bir taşıma şekli olur mu?
“MomfortBaby Ergonomik Kanguru, bebeğin tüm ağırlığını bacak arasına bindirmek yerine oturur vaziyette taşıma imkanı sağlar ve bebek için sağlıklı oturma şekli budur. Böyle taşıyarak kalça kemiğine binen yükü, diz eklemi ve bacaklara yayarak en aza indirir. Bu da demektir ki; diğer Kangurular gibi kalçaya yük bindirmediği için kalça çıkığı riskini önemli ölçüde önler.Eski tip kangurular kalça çıkığına sebep olabilir yada riski arttırabilir. Bu nedenle de ve doktorlarca tavsiye edilmemektedir. Ayrıca ileri yaşta ortaya çıkan önemli fiziksel hastalıklarının nedenleri içinde, bebekken kucakta yanlış taşımanın da yer aldığını görmezden gelmemek gerekir. Bebeği mümkün olduğunca sarsmadan yada sağa sola eğmeden düzgün bir biçimde taşımak omurga şeklini korumak gerekir ve MomfortBaby buna olanak sağlar.”

Kaçıncı aydan itibaren ve kaç kiloya kadar taşıyabilirim?
“0-4 yaş arası için uygun bir ürün ve 20 kg’a kadar güvenle taşıyabilirsiniz.”

Benim için bel, sırt veya omuz ağrısı yapar mı? Kanguru kullanan arkadaşlarımdan sırt ağrısı yaptığını söyleyenler var.
” Bebeğinizi kucağınızda taşımak bebeğiniz için ne kadar zararlıysa sizin için de en az o kadar zararlıdır. Çünkü bebeğinizi rahat ettirebilmek ve kendinize de ağırlığı dengelemek için vücudunuzun olması gereken doğal duruş pozisyonunuzu değiştirmeniz gerekir. Bu da omurga ve bel sağlığınız ve hatta omuzlarınız için son derece zararlıdır. MomfortBaby ergonomik yapısı sayesinde bebeğinizi taşırken vücudunuzun doğal duruş pozisyonunu korur. Ekstra kalın ve sünger dolgulu kollar sayesinde omuz ağrısı yapmaz ve hissedilen ağırlığı minimuma indirir.Eva dolgulu kalın bel kemeri sayesinde ağırlığı vücuda eşit dağıtarak, sırt ve bel ağrısını önler, hissedilen ağırlığı minimuma indirir.Sıradan kangurularda bel kemeri bulunmadığı için tüm yük omuzlara ve sırta binmektedir. Eşit kilo dağılımı da sağlanamadığı için dayanılmaz sırt, bel ve omuz ağrısı yaptığı doğrudur. Arkadaşlarınıza momfortbaby i denemelerini tavsiye ederim.”

Terletme yapar mı?
“Kumaşı sayesinde terletmez olmaz. Kangurudan kaynaklı terleme sorunu yaşamıyoruz.”

Bacaklarının uzun süre bu şekilde ayrık olmasının zararı olur mu?
“MorfortBaby bebeğiniz ve sizin için tamamen ergonomik olarak tasarlanmıştır. Bebeğinizin bacakları acımaz yada rahatsız olmaz. Ayrıca bacaklarının bu şekilde açık olması kalça ve omurga gelişimini olumlu destekler. Kalça çıkığı riskini azaltır. Sanılanın aksine bebeğin bacaklarının ayrık değil, bitişik durması sağlıksızdır.”

Ben sordum , sevgili Çağdaş cevapladı. Aldığım cevaplar beni çok rahatlattı ve kesinlikle temin etmeliydim ürünü. Memnun kalmazsam iade prosedürleri de hoşuma gitmişti ve geri iade edecektim. Momfortbaby geldikten ve denedikten sonra kesinlikle bir satış stratejisi olmadığını fazlasıyla gördüm , her dışarı çıktığımızda yanımızda artık momfortbaby de var. Sadece ben değil, eşim de çok rahat etti bu taşıma şekliyle. Ama bizim için en önemlisi Mavi’nin sevmesi ve rahat etmesiydi. Mavi’nin keyfini soracak olursanız o gayet mutlu hayatından. Koynumda bana şarkılar söyleyerek geziyoruz beraber.

Severek tavsiye ediyorum hem de www.momfortbaby.com

Keyifle ve sevgiyle kalın…

 

Yatalak Bir BEN…

Hani hep diyorum ya şükür çok önemli hani hep gülümsüyorum ya hayata. Bütün bunlar aslında yaşadıklarımdan öğrendiklerim benim. “Of demeden yaşamak, kısacık bir sohbetten mutlu olabilmek ve sağlıklıysam huzurluyum mutluyum” diyebilmekmiş önemli olan benim yaşadıklarımdan öğrendiklerim.

Üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra iş hayatıma başladım ve bir kaç ay sonra iş yerinden arkadaşlarımla akşamüstü keyifli birşeyler yapalım dedik. İş yerimizin yanında bulunan go-card pistine gittik , bir kahve içip carting arabalarına binip bir tur atıp evlerimize döneriz diye düşündük. Hani şu minik arabalar var ya, çarpışan arabanın biraz daha büyüğü ve daha hızlı olanı. Hayatında hız yapmayı hiçbir zaman sevmeyen ben kahvelerimizi içtikten sonra bindim carting arabasına ve yavaş yavaş kullanmaya başladım. Bütün arkadaşlarım beni sollarken ben yavaş ve keyifli yol alıyordum. Bilirsiniz go-card pistlerinin çevresi lastiklerle çevrilidir. Ben virajı dönerken aracım kaydı ve lastiklere çarptım. Ve sonrasını hatırlamıyorum.

Gözümü hastanede açtım. Çarptığım lastiklerin hemen arkasında direk olması aracımın takla atmasına sebep olmuş, iç kaynama ve dört adet pelvis kırığıyla tanıştırmış beni bu traji komik kaza. Kırılan kemiklerimin yeri bedenimle bacaklarımın tam birleşim yeri olması ve belden aşağımı hareket ettirememe sebep oldu. Ya ameliyata girecektim, kırılan kemiklerimin arasına bir şeyler takacaklardı ve ben ömür boyu onlarla birarada yaşayacaktım ya da kendi kendine acılar içerisinde ve aylarca doğru kaynayacak mı diye bekleyecektim. Eğer sonrasında yanlış kaynama olduysa herşey sil baştan olacak ve ameliyat olacaktım. Seçimi bana bıraktılar. Benim için zor bir seçimdi ama ben kendi kendine kaynamasını seçtim.

Ailem geldi hemen İzmirden Ankaraya. Beni ambulans ile evimize götürüyorlardı, eve gitmeden abim , benim boy ölçüme göre bir yatak yaptırdı. Hani tuvaletini yapabilmek için altında sürgü olan yataklardan. Üç, dört ay boyunca sadece yattım. Oturmadım oturamadım bile. Tuvaletimi de yattık yerden yapıyordum banyomu da. Daha doğrusu ailem yaptırıyordu saolsun.

O üç, dört ay boyunca ne mi yaptım. Aslında kocaman bir hiç. Sadece yattım ve inandım ve buna da şükrettim, iyileştikten uzun bir süre sonra bile yatmaya korkuyordum, ya kalkamazsam diye.

Dört ayın sonunda büyük gün gelmişti bizim için. Kontrol günü. Kemiklerim doğru kaynamış mıydı acaba yoksa herşey sil baştan tekrar mı başlayacaktı.

Doktorumuz kemiklerin kaynamasını çok beğendi ve bu riske girdiğimiz için tebrik etti bizleri. Şimdi oturmayı öğrenecektim dediğine göre. Güldüm ve anlam veremedim. Ama haklıymış, oturmayı öğrendim bir ay boyunca. Dört ay boyunca hep yatınca oturur vaziyette duramaz olmuştum , ne zaman oturur vaziyete gelsem, bayılıyordum ve ayılınca gördüğüm manzara ellerinde su ve bol tuzu ayranlı ailem oluyordu.

Oturmayı da öğrendim, sıra geldi kalkmaya ve yürümeye. İlk aylarda topallasam da koltuk değnekleriyle yürümeye alışamasam da sonraki zamanlarda alıştım. İnsanoğlu nelere alışmıyor ki bu hayatta.

Eğelenelim güzel vakit geçirelim yarım saat diye gittiğimiz bir yer, benim aylarıma ve tarifsiz acılarıma mal oldu. Ama bir yandan da çok büyük şükürleri beraberinde getirdi. Yürümek, oturmak ve tuvalete gidebilmek ne büyük şükürmüş anlatamam size.

Komik gelecek belki ama ben her tuvalete gittiğimde şükrederim biliyor musunuz.

Lütfen kendinizin, hayatınızın kıymetini bilin, aldığınız her nefese şükredin, şükretmeyi bilmeyen insanlardan uzak durun ve küçücük gibi gözüken şeylerin mutluluğunu doyasıya yaşayın ve hakedenlere yaşatın çünkü yarım saat sonra ne olacağını hiç birimiz bilmiyoruz.

Yaşadığımız her anın şükürle ve mutluluklarla geçmesi dileklerimle…

Tutumlu Anne

Eşimle geçenlerde keşke sahibinden.com ya da gittigidiyor.com gibi bir sayfanın anne ve bebeğe dair olanı da olsa diye konuştuk. Az kullanılmış veya alınmış fakat hiç kullanılmamış ürünlere daha az fiyata herkes ulaşabilse dedik ve birkaç gün sonra www.tutumluanne.com a denk geldim. Ve benim yeni keşiflerimden biri oldu, ben de seve seve sizlerle paylaşmak istedim.

Tutumluanne.com, Eylül 2013’de girişimci ve bir çocuk annesi Özden Pusat tarafından hayata geçirilmiş.

Küçük çocugu olan ebeveynler bilir ki çocuklar çok hızlı büyür ve çoğu anne babanın evi artık kullanılmayan bebek ve çocuk eşyaları ile doludur. Bu anne babalar çevresinde her zaman bu ürünlere ihtiyacı olan birilerini bulamaz oysa ki başka bir yerde başka bir anne babanın tam da bu ürünlere ihtiyacı vardır yazıyordu web sitesinde ve bu fikir üzerine kurulu bir proje geliştiriyor tatlı sahibesi Özden Hanım.

Tutumluanne.com ile sadece iyi durumda ve ikinci el, anne-bebek-çocuk ürünlerinin satıldığı; aynı zamanda alıcıların ve satıcıların güvende olduğu ilk ve tek web sitesi oluşturmuşlar hepimiz için.

Ürünleri incelediğimde karşılatığım manzara da çok hoşuma gitti. Temiz kullanılmış ya da hiç kullanılmamış her türlü ürüne uygun fiyatlar ile ulaşabileceğiniz, aynı zamanda da yine temiz kullandığınız ya da alıp hiç kullanamadığınız ürünleri ihtiyaç sahiplerine uygun fiyatlarla ulaştırabileceğiniz bir platform.

Fikri ve mantığını çok beğendiğim, karşıklıklı bir fayda olacağına inandığım www.tutumluanne.com dan keyifle sizlere de bahsetmek istedim.

Sevgiyle ve mutlulukla kalın…

 

Çocuklarımız ve Tertemiz Dünyaları

Çocuklarımızın öyle masum, öyle harika bir dünyaları var ki. “TÜZDER Üstün Zekalılar Derneği”nin yayımladığı, Akif Seven ve öğrencilerinin hazırladığı “Çocukların gözünden atasözleri ve deyimler” resimlerinde bunu öyle güzel hissediyorsunuz ki. Tertemiz dünyaları ve tertemiz beyinleri bizlerin bazen yüzünü güldürüyor, bazen de aklımıza bile gelmeyecek şekilde şaşırtıyor. Nasıl mı? İşte deyimleri nasıl resmettikleri;)

KENDİNE GELMEK;)

kendine-gelmek

 

UCUZ ATLATMAK:)

ucuz-atlatmak

 

SUDAN CEVAPLAR:)

sudan-cevaplar

 

KULAKTAN DOLMA:)

kulaktan-dolma

 

GÖZ GEZDİRMEK

goz-gezdirmek

 

ELİ AĞIR OLMAK:)

eli-agir-olmak

 

ATEŞLE OYNAMAK:)

atesle-oynamak

 

BİRBİRİNE GİRMEK:)

bir-birine-girmek

İtiraf ediyorum bana daha önce hiç bu kadar sevimli gelmemişti bu deyimler;)

Bu tertemiz beyinlerin, bu tertemiz hayal güçlerinin ömür boyu tertemiz ve böyle dahiyane kalması dileklerimle bütün çocuklarımızın…