Ben Paranoyak Bir Anne Miyim…

Sen paranoyak bir annesin lafını ilk duyduğumda hemen paranoyak kelimesinin gerçek anlamı neymiş tam olarak ona baktım. “Aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, sıkça mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır.” yazıyordu vikipedide. İşte dedim bu bazen ( tamam tamam bazen değil çoğu zaman ) benim. Sonra bu kelimenin anlamında hemen değişiklik yapmak istedim. Paranoyak kelimesinin anlamı buysa eğer, paranoyak anne kelimesinin anlamı da şu olmalıydı bence: ” Dünyadaki en önemli varlığı çocuğu olan, doğum yapmış kadının hissedebileceği en doğal en içgüdüsel kaydılar, annelik içgüdüsü ” Evet bence böyle çok daha güzel oldu hem:)

Evet kabul ediyorum her anne gibi benim de kaygılarım müthiş derecede. Hepimiz annemizden yaşamışızdır bu kaygıları, “off anne ne abartıyorsun” demişizdir. Telefonumuza ulaşamayınca defalarca aramıştır annemiz bizi, sesimizi kötü duyunca bir şey mi var iyi misin diye defalarca sormuştur annemiz bize. Tüm arkadaşlarımızı ve ailelerini çok yakından tanımak konusunda defalarca ısrar etmiştir annemiz bize. Ve daha bir sürüsü… Ve her defasında “off anne ne abartıyorsun” demişizdir dimi. Taa ki anne oluncaya kadar. İşte o zaman bir bakmışız ki offf abartıyorsunuz dediğimiz anne modeli oluvermişiz birden. İçimizdeki o tatlı paranoyak ( bence içgüdü ) çıkıvermiş ortaya birden.

Eminim hepimiz geceleri bebeğimiz uyurken nefes alış verişini kontrol etmişizdir. Nefes alıyor mu diye.
Eminim hepimiz geceleri yorgan üstüne kapandı mı diye uykularımızdan sıçramışızdır.
Eminim hepimiz bebeğim kucağımdayken ya düşersem diye triplere girmişizdir.
Ve daha bir sürüsü…

Ben de itiraf ediyorum…

Bebeğim kucağımda uyurken simit yerken ya susamları gözüne kaçarsa diye simiti yemeyi bıraktım.
Yürüyen merdivenlerde bebeğim kimin kucağındaysa ya düşürürse kaygısı ile belli etmeden önüne ya da arkasına geçip çaktırmadan korumaya çalıştım.
Yatakta hiçbir zaman eşimle ortamıza yatırmadım. Babasıdır elbet ama ya uyku hali bebeğimin üzerine döner ya da çarparsa diye, hep kendi tarafıma yatırdım.
İlk defa yalnız uçakla günübirlik iş seyahatine gittiğimde, uçak dönüşümde yol boyu ağladım. Ya uçak düşer ölürsem bebeğim bensiz ne yapar diye.
Bebeğimi en güvendiğim insan anneme bile bırakıp dışarı çıktığımda defalarca aradım. İyi mi ne yapıyor ağlıyor mu yoksa diye.
Arabayla seyahat halindeyken, hızımız kaç olursa olsun ( 50km/h bile olsa ) aklıma türlü türlü kötü senaryolar gelip “biraz daha yavaş gidelim” dedim.
Çocuğumu yarım saatliğine bile evde yardımcımızla bırakıp çıkmadım, ya ben yokken çocuğumu alır kaçırırsa diye.
Ve daha bir sürüsü…

Bütün bunlar paranoyaklıktan mıdır yoksa eski Türk filmleri ile büyümemizden midir yoksa annelik içgüdüsünden midir bilmem. Ama bildiğim çok güzel bir şey var. Çocuklarımız bizim şimdiye kadar yaşadığımız ve yaşayacağımız en muhteşem duygu ve bu muhteşem duygu için bu kaygıları yaşıyor olmamız çok da doğal. Çünkü bunun adı annelik.

Annelikle ilgili minik bir örnek ile bitireceğim yazımı:
Anne tavşanlar, yavrusunu dünyaya getirmeden önce çok acı da çekse, ağzı ve ayak tırnakları ile kendi tüylerini yolup doğacak çocuğu için pamuktan bir yatak hazırlar. Yavrusu dünyaya geldikten sonra, onları soğuk ve rutubetten korumak için bu tüylerle sarıp sarmalar. Ne zaman ki yavruları tüylenmeye başlar, işte o zaman yavrularını sakladığı bu pamuk yataktan dışarı çıkartır ve hayata hazırlamaya çalışır.

Anne olan anlar , olmayanlar da anne olunca anlar;)

Bu müthiş içgüdülerinizle, sevgiyle ve mutlulukla kalın olur mu…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir