mavibebegim tarafından yazılmış tüm yazılar

Kalbimiz Seninle Beno

İnstagrama girdiğimde ilk takip etmeye başladığım kişilerden biriydi benonun bloğu. Rengarenk dünyasının içine öyle çekmişti ki beni, her gün bakar olmuştum paylaşımlarına. Derken bir gün özelden mesaj attım Benoya. Görür mü acaba diye düşünerek, tüm samimiyetimle içimden geçenleri yazmıştım. Mesajıma ertesi gün sıcacık bir cevap geldi, öyle sıcak ve samimiydiki cevabı, sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissettim Benoyu. Ve bir gün bildirim geldi instagramıma. “Benonun Bloğu” sizi takip etmeye başladı yazıyordu,  sevincim daha da artmıştı. Bloğumda paylaşımlarımı titizlikle okuyordu ve bana  mesajını bırakıyordu. Daha güçlü hissediyordum kendimi ta ki Benonun kötü misafiri hastalık paylaşımını okuyana kadar. Her gün mesaj atmaya başladım, her paylaşımına onu sevdiğimi yazmaya başladım ama yetmiyordu işte. Sevdiğim biriydi Beno ve onu mutlu edebilmekti düşüncelerim ve dualarım. Bir oyun başlatmak istedim kendimce. Böyle güzel kalpli birine herkes kalplerini göndersin istedim , yalnız olmadığını taaa içinde kalbinde hissetmesini istedim. Öyle de oldu. Binden fazla kalp geldi Beno için paylaşılmış. Büyük bir sevinçle kalplerden oluşan filmi hazırlamaya koyuldum. Seçtiğim şarkı benim için çok özeldi. Pinhani “Yalnız kaldıysan dön bak dünyaya, asla vazgeçme ” diyordu.  Videoyu hazırladıktan sonra ilk Beno görsün istediğim için kimseye söylemeden Benoya mesaj attım. Ve gelen cevap “iyi ki yapmışız, iyi ki kalplerimiz Beno ile buluşmuş ” dedirtti bana. Biraz ağlatmışız Benoyu ama bu sefer mutluluktan ağladığını yazıyordu ve tekrar tekrar teşekkür ediyordu hepimize.

Bir insanın başka bir insanı sevmesi için yüzünü görmeye gerek var mıydı ? Yokmuş dedirtti Beno bize. Yüzünü görmeden , sesini duymadan , sadece yazılarıyla dünyasıyla ama en önemlisi de kalbiyle öyle çok sevebilirmiş ki bir insan başka bir insanı. Bunu çok derinden hissettirdi ve yaşattı bizlere.

Benim de öyle büyük bir teşekkürüm var ki sizlere. Gönderdiğiniz her kalp öyle anlamlı ki.

Birbirimizi görmemiz, yaşadığımız yer, dilimiz, cinsiyetimiz, ırkımız hiç önemli değilmiş. Taşıdığımız kalplerin ortak olmasıymış önemli olan. Bunu gösterdiğiniz ve hissettirdiğiniz için tekrar teşekkür ederim.

Ben her yazımı “Oyunla, sevgiyle ve mutlulukla kalın” diye bitiririm . Ama bu sefer biraz değişiklik yapacağım.

Bu tertemiz yüreklerinizle kalın…

Sonsuz Sevgilerimle…

 

Mini Mini Eşleştirme Oyunları

En yoğun zamanlarımızda hayat kurtaran hem eğitici hem keyifli eşleştirme oyunları oynarız biz. Yoğun zamanlarımızda diyorum çünkü hazırlaması sadece bir kaç dakikamızı alıyor ama keyfi ve beyin gelişimine faydaları gerçekten harika.

Bir kartona tabak, bardak, çatal ve bıçağın şekillerini çiziyor ve boyuyoruz sadece. Sonrasında minik ve harika parmaklar ve beyinler giriyor işin içerisine ve uzun uzun oyun zamanımız başlıyor. İlk başlarda keşfetmesi için önüne koyuyorum nasıl kullanmak isterse çizdiğim kartonu ve araç gereçleri diye. Sonra bir bakıyorum ki hop bütün malzemelerimiz yerine yerleşmiş.

Evinizde uygun olabileceğini düşündüğünüz her malzemeyle yapabilirsiniz keyifle bu eşleştirme oyununu.

esleştirme

 

Bir diğer eşleştirme oyunumuz küçülen çoraplarımız ile oynadığımız. 3 çift çorabımızı kartonlara yapıştırıp eşlerini bulmaya çalışıyoruz bu seferde. Ama bir oyun bu kadar mı sevimli olur:)

esinibul2

Eşleştirme oyunları çocuklarımızın hafıza gelişimi için çok önemli oyunlar. Bunun için sizlere birkaç örnek daha göstermek istiyorum.

Evinizde olan gazete, dergi veya kitaplardan hayvan vb gibi resimleri ortadan ikiye kesin ve çocuğunuz ile birlikte eşini bulmaya çalışın. ( Bu resim internetten alıntıdır. )

eşleştir bir

Düğme ( sizin gözetiminiz altında olsun ), ponpon veya aynı renkte keseceğiniz kağıtları renklerine göre belirleyeceğiniz kaplara koyarak renk eşleştirme oynayabilirsiniz. ( Bu resim internetten alıntıdır. )

eşleştirme üç

İşte benim en sevdiklerim bir tanesi. Hem harika bir eşleştirme oyunu hem de harika bir ara besin öğünü:) Kuruyemişleri karışık bir şekilde önce bir kaba doldurun. Sonra minik kaplar koyun çevresine ve her birinin içine farklı bir kuruyemiş koyun. Mesela bir tanesi ceviz, bir tanesi badem bir tanesi kuru üzüm olsun. Sonra çocuğunuzla birlikte büyük kabın içerisinden ceviz, badem ve kuru üzümü bulup ilgili kabına koyun tabii arada atıştırmayı da ihmal etmeyin:)

eşleştirme dört

İçinizdeki hayal gücünün size hep eşlik etmesi dileğimle…

Oyunla, sevgiyle ve mutlulukla kalın…

 

 

Ameliyatsız Güzellik mi;)

Hep anneliğe hep çocuklarımıza dair yazıyorum değil mi? Bu yazı ve içerik de benim için değişik bir tecrübe olacak emin olun;) Geçenlerde canım dostum Serap Oğuz Tan’ın davetiyle Dr. Hüseyin Tırman’ın kliniğinde bir araya geldik. Tabi söz konusu güzellikti ya, o gün için ayrı bir özenmiştik sanki hepimiz;) Daha bir güzeldik sanki, şıkır şıkır kıyafetlerimiz, uzun zamandır giymediğimiz topuklu ayakkabılarımız, bu sefer bir çocuk ürünü vb incelemek için değil de kendimiz ile ilgili konuşmak için buluşmuştuk. Meğer ne çok soracak sorumuz, ne çok konuşacak konumuz varmış. Sanki uzun zamandır kendimizi unutmuşuz ve birileri sihirli bir değnek ile bize kendimizi hatırlatmış gibiydi. Sen kadınsın hatırlatması bu;) Walla ne yalan söyliyeyim ben sanki kendimi bildim bileli hep anneymişim gibi, ondan öncesi yokmuş gibi aslında. Şöyle kendimizi iyi hissetmek adına herkes sordu sorularını. Ameliyatsız, bıçaksız, kansız, yarasız güzelleşmenin ne olduğunu, kimi göz kapağı düşüklüğünden kimimiz gıdı sarkmasından, kimimiz gözeneklerinin büyüklüğünden ve daha bir sürüsünü konuştuk da konuştuk, eteğimizdeki taşları döktük resmen;)

Tek uygulamada cilt ve vücut sarkmalarına kesin çözüm diyordu Dr. Hüseyin Bey.

Son teknoloji cihazları ve uygulamalarından bahsediyordu: Thermilift, ultherapy, D.A.S., Altın Frekans ( FRF-Scarlet) ve Picosil gibi.

ThermiTight diye bir cihazdan bahsediyordu bizlere. Dünyada ilk kez FDA onaylı bir radyo frekans cihazıymış bahsettiği. Isının ayarlanabilir ve kontrol altında olması farklı tedavileri mümkün kılıyormuş meğer.

Ve devam ediyordu Hüseyin Bey anlatmaya;

“ThermiTight; acısız, mikro-invasiv bir prosedürdür. Uygulama bir saatten daha kısa bir zamanda tamamlanır. İyileşme sürecine bazı ender durumlar dışında ihtiyaç olmaz. Çok ince uca sahip başlık cildin altına yerleştirilir. Ardından radyo frekans enerjisi hedef dokuya uygulanarak küçültme etkisi meydana getirilir. Sonuçlar hemen görülür ve zaman ilerledikçe daha da iyi sonuçlara ulaşılır.”

İyileşme sürecini sorduk hemen. ThermiTight, lokal anestezi ile uygulanır ve uygulama sonrasında hastalarda hafif bir ödem ve kızarıklık oluşabilirmiş. Ancak bu durum 24-48 saat içerisinde normale dönermiş.

Peki sonuçları ne kadar kalıcıydı ki diye sorduğumuzda tek uygulama ile ciltteki sarkmalara üç-boyutlu bir sonuç sunduğu için tedavinin sonuçlarının birkaç yıl kalıcı olduğunu dile getiriyordu. Ve etkinliğinin kesin, güvenliğinin maksimum olduğunu da cilt altına enjekte edilen ısının seviyesi ve homojenitesinin tam olarak kontrol edilebildiği ve görüntülenebildiği için olduğunu söylüyordu.

Dudak üstü çizgilerinden tutun da, kırışıklıklara, akne yaralarına, cilt renk düzensizliklerine, göz kapağı estetiğine ve daha bir sürüsü için etkisini anlatıyordu Hüseyin Bey. İlgisi için Medikal Estetik Hekimi Hüseyin Tırman’ın web sitesini bir ziyaret edin derim.

http://www.drhuseyintirman.com/

Ben bir şey yaptırdım mı diye merak ediyorsanız, hala emzirdiğim için, hani şu Avm lerin kapısındaki X-Ray cihazlarına bile girmiyorum, öyle diyeyim, ama emzirme sürecimiz bitince neden olmasın, bir kapısını çalarım Hüseyin Bey’in, bakalım neye ihtiyacım varmış;)

Güzel kalın, güzel bakın hep…

Sevgilerimle…

İnci Akbay

IMG_4238

IMG_4231

Parmak Basalım Oyunu

Çok yoğun bir gün geçirdiyseniz ve hava da çok soğuksa , çocuğumuzla ne yapabiliriz yorulmadan hazırlık süreci olmadan diye düşündüyseniz, harika bir oyun “Parmak Basalım” oyunu.

Bizim içinde öyle günlerden biriydi, ailecek keyifli vakit geçirebilmek adına tatlı tatlı parmaklarımızı boyayıp parmak baskısı ile bir çiftliğimiz oluverdi 😉

Çiftliğimizdeki arkadaşlarımızı tanıştırayım sizlerle de:)

Yeşil kurbağa ne kadar da mutlu baksanıza…

2015-01-29 17.55.43

 

Çiftlikte üç tane kedimiz var, her biri birbirinden tatlı ve akıllı…

DSC_1128_1

2015-01-29 17.56.02

2015-01-29 17.51.42_1

Kedi ile köpek anlaşamazlar dediklerine bakmayın siz. Herkes birbiriyle öyle güzel anlaşabilir ki aslında, yeter ki istesinler. İşte üç tane kedilerimizin en yakın arkadaşı bay köpek…

2015-01-29 17.55.02

Kuşsuz olur mu hiç. Cıvıl cıvıl sesiyle çiftliğimize neşe katan pembe kuşumuz da burada…

2015-01-29 17.55.24

Minik tavşanımız başlamış bile oyun hazırlıklarına…

DSC_1126_1

Bu kadar eğlenceli, keyifli bir çiftliğe koşa koşa gitmek isteyen bir “Ben ” var bir de:)

2015-01-29 17.56.20

Yeter ki oyun oynamak isteyelim , sadece parmaklarımızı boyadık , kağıtlara bastık ve bir kalem yardımı ile çook eğlenceli bir çiftliğimiz oldu.

Ailecek keyifli vakit geçirmeniz dileğiyle…

Sevgiyle, oyunla ve mutlulukla kalın…

 

Çocuk Gelişiminde Müziğin Önemi 37 Sanat Merkezi

Hani ne zaman müzik dinlesek rahatlarız, kendimizi iyi hissederiz ya, hani ”Müzik ruhun gıdasır.” derler ya, gerçekten de ne boşa kendimizi iyi hissederiz ne de bu söz boşa söylenmiş bir sözdür. Müzik ruhumuzun da, beynimizin de, kalbimizin de en büyük gıdalarından biri. Hele söz konusu çocuklarımızsa bu gıdanın değeri ve önemi paha biçilemez. İşte böyle müzik dolu bir sohbet gerçekleştirdik 37 Sanat Merkezi’nin kurucusu ve piyano eğitmeni Sevgili Didem Hanım ile.

İşin böyle tatlı bir uzmanını yakalamışken soracak çok şeyim vardı aslında. Ben sordum, Sevgili Didem cevapladı. Ben de rüya gibi dinledim anlattıklarını her bir cümlesinde “gerçekten de ne kadar doğru” bakışımla.

Çocuk gelişiminde müziğin önemini konuştuk önce.

Faydaları ve çocuklarımıza kazandırdığı alışkanlıklar saymakla bitmiyormuş gerçekten de. Dinleme alışkanlığından tutun da sosyalleşme, disiplin, özgüven, akciğer gelişimi, dil gelişimi, beynin erken gelişimi, konsantrasyon becerisine kadar.

Ve bu konularla ilgili yani düzenli ve sürekli bir müzik eğitiminin, konsantrasyonu, dil gelişimini, uzaysal becerileri yani matematiksel zekayı, özgüveni ve iletişimi geliştirdiği ile ilgili pek çok da deneysel çalışma mevcutmuş.

Sevgili Didem Hanım fazlaca bahsetti bana bu çalışmalardan.

Okul öncesi yaştaki 78 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmayı anlattı önce. Düzenli piyano dersleri alan çocukların IQ larında yüzde 50 artış saptandığı gözlemlenmiş. Müzikle iç içe olan çocukların özellikle matematik ve fen dallarında çok daha başarılı olacağı çıkarımları söz konusu. Zekadaki bu denli artışın sebebi de, müzik eğitiminin beyindeki yeni ve sürekli bağlantılar oluşumunu canlandırdığı ile ilgili.
Sadece insanlar üzerinde değil, müziğin doğadaki her canlıyı yenilediği, canlandırdığı ile ilgili de çalışmalardan bahsetti Didem Hanım.

Dorothy Retallack, önce çiçekleri uzun süre incelemiş. Gözeneklerinin en fazla sabahın ilk saatlerinde, doğa, kuş sesleriyle canlanırken açıldığını, o saatlerde çiçeklerin canlandığını, boylarının büyüdüğünü saptamış. Aldığı esinle seralara müzik yayınına yönelmiş. Ve seçtiği seraların hepsinin aynı nitelikte olmasına özen göstermiş. Aynı büyüklükte, aynı ışığı almaları, aynı suyu almaları, aynı toprak olması vb gibi.Birinci seradaki bitki grubuna Bach, ikincisine Hint klasik müziği, üçüncüsüne yüksek sesli Rock, dördüncüsüne de Country-Western dinletiliyor.Beşinci seradaki bitki grubuna hiç müzik dinletilmiyor. Bir süre sonra sonuç gözleniyor:Bach ile Hint müziğinin bitkilerin büyümesini büyük ölçüde artırdığı görülüyor. Rock çalınan serada ise bitkiler büyümede sorun yaşıyor. Country-Western çalınan seradaki bitkilerle hiç müzik çalınmayan beşinci seradaki bitkiler, neredeyse benzer bir gelişim gösteriyorlar.

Müziğin doğayı bile bu nedenle etkileme gücü şaşırtıcıydı benim için.

“Mozart Etkisi” ni çokça duymaya başladık hepimiz son günlerde. Çocuk gelişiminde müziğin önemini konuşurken Mozart etkisine değinmemek olmazdı tabiki de . Ben de işin uzmanını bulmuşken bu etkinin tam olarak ne olduğunu sordum.

Mozart etkisi, Mozart dinleme ve insanın zeka düzeyi arasındaki bir ilişki ile ilgili olduğuydu. Tempo ve tonun etkisi ile, beyinde inanılmaz bir harekete yol açtığını anlatıyor bilim adamları.
Mozart Etkisi’ne göre, Sadece 10 dakika Mozart dinletilen guruplarda bile uzaysal algılama testlerinde %30luk bir başarı artışı sağlanmıştır.

Ve son sözlerini şöyle bitiriyordu sevgili Didem Hanım:

“Aslında bütün bilimsel makaleler, çalışmalar bir yana, çok eski zamanlardan itibaren müziğin gücünü, iyileştirici etkisini duyarız, dinleriz. Çok eski yıllarda hastaların, müzikle iyileştirildiğini de duyarız, müzikle tedavi edildiğini de dinleriz. Sözün özü o ki müzik ruhumuzu da beynimize de bedenimize de iyi gelir. Böyle bir sanatla iç içe olmaktan gayet mutluyum. Hem bana iyi gelen hem de çocuklara iyi gelen bir iş yapıyorum. Müzik yapıyoruz birlikte, bundan daha güzeli olabilir mi… Daha zeki, daha mutlu bir nesil için aşkla yapıyorum işimi. Belki de daha zeki, daha mutlu bir nesil için, minicik yaşlarda o parmaklar, bilgisayar klavyesine ya da akıllı telefon, tablete değil de piyano tuşlarına değmeli. “

Hele ki son sözünden sonra söyleyecek hiçbir şeyim yoktu, dedim ya rüya gibi dinledim diye, rüya gibi de sona ermişti sohbetimiz.

Ben de müziğin gücüne gerçekten inananlardanım. Belki de bu yüzden bebeğimin doğuşu ile birlikte müzik de hayatımızın en önemli parçalarından biri oldu. Gün içerisinde de, oyun oynarken de, yemek yerken de. Ama en önemlisi belki de uyku rutinlerimizdeki yeriydi. İlk doğduğu zamanlarda anne karnı seslerinden oluşan müzikle başladı uyku rutini hikayemiz, sonralarında da Mozart ile devam etti.

37 Sanat Merkezi Kurucusu Sevgili Didem Hanım’a sonsuz teşekkürlerimle…

Müzikle, ritimle, keyifle kalın hep…

IMG_0090

Momfortbaby Hikayemiz…

Mavi 20 aylık ve 11 kilo şuan. Özellikle son birkaç aydır bebek arabasına binmeyi kesinlikle reddediyor. Ben de ısrar etmiyorum bebek arabasına binmesi konusunda. Kendi kararına saygı duymaya çalışıyorum. Mutsuz olacağı bir şeyi zorla bebeğime yaptırmamaya çalışıyorum. Niye ağlatarak, bağırarak zorla bindireyim ki diye düşünüyorum, sadece kendimi yerine koymaya çalışıyorum bebeğimin. Benim de istemediğim bir şeyi bana zorla yaptırsalar, ağlasam bağırsam fayda etmese, kendimi ne kadar kötü hissederim. (Tabii bu durum sağlığı ile ilgili kritik bir durumsa yapacak bir şey yok tabi ki. Doktor kontrolleri vb gibi.)

Kendi yürümek, koşmak, keşfetmek istiyor her yeri ve her şeyi. Yorulunca da kollarını açıyor bana ve kucağıma gelmek istiyor. Ben de büyük bir aşkla kucağıma alıyorum tabi ki ama artık büyüyoruz ve artan kiloları ile benim için taşımak gerçekten zor oluyor. Diğer taraftan da özgürce yürüyüp koşamayacağı yerler var, arabalı bisikletli yerler gibi. Kucak kucağa geziyoruz, bebek arabamız da yanımızda sadece eşyalarımızı taşıyor bizim. Artan kol ağrılarım ve Mavi’nin daha rahat edebilmesi için arayışlara başladım, ikimize de nasıl uygun ve mutlu bir çözüm bulabilirim diye. Evet kanguru en uygun çözüm olacaktı bize ama hangisi? Söz konusu Mavi ise her kullanacağım üründe fazla titiz davranıyorum. Mavi rahat eder mi ? Bacaklarının açılması ağrı yapar mı? Terletme yapar mı? Bebeğimin gelişimi için doğru bir taşıma şekli mi olur? Max. kaç kiloya kadar taşıyabilir ? Sırt, bel ağrısı yaşar mıyım? Aklımda türlü türlü sorular ile araştırmaya başladım.

Ben hep inanırım düşüncelerimizin ve isteklerimizin hayatımızı şekillendirdiğine ve işaretlere. Instagram da sevgili @batuylabadeninannesi Çağdaş denk geldi karşıma ben bu düşünceler içerisindeyken ve takip etmeye başladım. Güzel bir enerji veriyordu bana onu takip etmek. Aynı zamanda da momfortbaby nin kurucusu olduğunu öğrenince bu bir işaret dedim benim için. Aklımdaki türlü türlü sorular için doğru bir adres miydi diye düşündüm ve uzun bir konuşma yaptık ve konuşmamın sonunda rahatladığımı ve momfortbaby i denemek istediğimi belirttim. Aldığım cevaplar beni ikna etmişti ama momfortbaby’i denemek bakalım beni ikna edebilecek miydi? Sonuçta ben de yıllarca satış sektöründe çalıştım ve belki de bir satış stratejisiydi, denemeden bilemezdim, dediğim gibi söz konusu bebeklerimiz ise bu kadar titiz düşünmesi bir annenin gayet normal aslında.

Ben sordum, sevgili Çağdaş cevapladı.

Bebeğimin gelişimi için doğru bir taşıma şekli olur mu?
“MomfortBaby Ergonomik Kanguru, bebeğin tüm ağırlığını bacak arasına bindirmek yerine oturur vaziyette taşıma imkanı sağlar ve bebek için sağlıklı oturma şekli budur. Böyle taşıyarak kalça kemiğine binen yükü, diz eklemi ve bacaklara yayarak en aza indirir. Bu da demektir ki; diğer Kangurular gibi kalçaya yük bindirmediği için kalça çıkığı riskini önemli ölçüde önler.Eski tip kangurular kalça çıkığına sebep olabilir yada riski arttırabilir. Bu nedenle de ve doktorlarca tavsiye edilmemektedir. Ayrıca ileri yaşta ortaya çıkan önemli fiziksel hastalıklarının nedenleri içinde, bebekken kucakta yanlış taşımanın da yer aldığını görmezden gelmemek gerekir. Bebeği mümkün olduğunca sarsmadan yada sağa sola eğmeden düzgün bir biçimde taşımak omurga şeklini korumak gerekir ve MomfortBaby buna olanak sağlar.”

Kaçıncı aydan itibaren ve kaç kiloya kadar taşıyabilirim?
“0-4 yaş arası için uygun bir ürün ve 20 kg’a kadar güvenle taşıyabilirsiniz.”

Benim için bel, sırt veya omuz ağrısı yapar mı? Kanguru kullanan arkadaşlarımdan sırt ağrısı yaptığını söyleyenler var.
” Bebeğinizi kucağınızda taşımak bebeğiniz için ne kadar zararlıysa sizin için de en az o kadar zararlıdır. Çünkü bebeğinizi rahat ettirebilmek ve kendinize de ağırlığı dengelemek için vücudunuzun olması gereken doğal duruş pozisyonunuzu değiştirmeniz gerekir. Bu da omurga ve bel sağlığınız ve hatta omuzlarınız için son derece zararlıdır. MomfortBaby ergonomik yapısı sayesinde bebeğinizi taşırken vücudunuzun doğal duruş pozisyonunu korur. Ekstra kalın ve sünger dolgulu kollar sayesinde omuz ağrısı yapmaz ve hissedilen ağırlığı minimuma indirir.Eva dolgulu kalın bel kemeri sayesinde ağırlığı vücuda eşit dağıtarak, sırt ve bel ağrısını önler, hissedilen ağırlığı minimuma indirir.Sıradan kangurularda bel kemeri bulunmadığı için tüm yük omuzlara ve sırta binmektedir. Eşit kilo dağılımı da sağlanamadığı için dayanılmaz sırt, bel ve omuz ağrısı yaptığı doğrudur. Arkadaşlarınıza momfortbaby i denemelerini tavsiye ederim.”

Terletme yapar mı?
“Kumaşı sayesinde terletmez olmaz. Kangurudan kaynaklı terleme sorunu yaşamıyoruz.”

Bacaklarının uzun süre bu şekilde ayrık olmasının zararı olur mu?
“MorfortBaby bebeğiniz ve sizin için tamamen ergonomik olarak tasarlanmıştır. Bebeğinizin bacakları acımaz yada rahatsız olmaz. Ayrıca bacaklarının bu şekilde açık olması kalça ve omurga gelişimini olumlu destekler. Kalça çıkığı riskini azaltır. Sanılanın aksine bebeğin bacaklarının ayrık değil, bitişik durması sağlıksızdır.”

Ben sordum , sevgili Çağdaş cevapladı. Aldığım cevaplar beni çok rahatlattı ve kesinlikle temin etmeliydim ürünü. Memnun kalmazsam iade prosedürleri de hoşuma gitmişti ve geri iade edecektim. Momfortbaby geldikten ve denedikten sonra kesinlikle bir satış stratejisi olmadığını fazlasıyla gördüm , her dışarı çıktığımızda yanımızda artık momfortbaby de var. Sadece ben değil, eşim de çok rahat etti bu taşıma şekliyle. Ama bizim için en önemlisi Mavi’nin sevmesi ve rahat etmesiydi. Mavi’nin keyfini soracak olursanız o gayet mutlu hayatından. Koynumda bana şarkılar söyleyerek geziyoruz beraber.

Severek tavsiye ediyorum hem de www.momfortbaby.com

Keyifle ve sevgiyle kalın…

 

Yatalak Bir BEN…

Hani hep diyorum ya şükür çok önemli hani hep gülümsüyorum ya hayata. Bütün bunlar aslında yaşadıklarımdan öğrendiklerim benim. “Of demeden yaşamak, kısacık bir sohbetten mutlu olabilmek ve sağlıklıysam huzurluyum mutluyum” diyebilmekmiş önemli olan benim yaşadıklarımdan öğrendiklerim.

Üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra iş hayatıma başladım ve bir kaç ay sonra iş yerinden arkadaşlarımla akşamüstü keyifli birşeyler yapalım dedik. İş yerimizin yanında bulunan go-card pistine gittik , bir kahve içip carting arabalarına binip bir tur atıp evlerimize döneriz diye düşündük. Hani şu minik arabalar var ya, çarpışan arabanın biraz daha büyüğü ve daha hızlı olanı. Hayatında hız yapmayı hiçbir zaman sevmeyen ben kahvelerimizi içtikten sonra bindim carting arabasına ve yavaş yavaş kullanmaya başladım. Bütün arkadaşlarım beni sollarken ben yavaş ve keyifli yol alıyordum. Bilirsiniz go-card pistlerinin çevresi lastiklerle çevrilidir. Ben virajı dönerken aracım kaydı ve lastiklere çarptım. Ve sonrasını hatırlamıyorum.

Gözümü hastanede açtım. Çarptığım lastiklerin hemen arkasında direk olması aracımın takla atmasına sebep olmuş, iç kaynama ve dört adet pelvis kırığıyla tanıştırmış beni bu traji komik kaza. Kırılan kemiklerimin yeri bedenimle bacaklarımın tam birleşim yeri olması ve belden aşağımı hareket ettirememe sebep oldu. Ya ameliyata girecektim, kırılan kemiklerimin arasına bir şeyler takacaklardı ve ben ömür boyu onlarla birarada yaşayacaktım ya da kendi kendine acılar içerisinde ve aylarca doğru kaynayacak mı diye bekleyecektim. Eğer sonrasında yanlış kaynama olduysa herşey sil baştan olacak ve ameliyat olacaktım. Seçimi bana bıraktılar. Benim için zor bir seçimdi ama ben kendi kendine kaynamasını seçtim.

Ailem geldi hemen İzmirden Ankaraya. Beni ambulans ile evimize götürüyorlardı, eve gitmeden abim , benim boy ölçüme göre bir yatak yaptırdı. Hani tuvaletini yapabilmek için altında sürgü olan yataklardan. Üç, dört ay boyunca sadece yattım. Oturmadım oturamadım bile. Tuvaletimi de yattık yerden yapıyordum banyomu da. Daha doğrusu ailem yaptırıyordu saolsun.

O üç, dört ay boyunca ne mi yaptım. Aslında kocaman bir hiç. Sadece yattım ve inandım ve buna da şükrettim, iyileştikten uzun bir süre sonra bile yatmaya korkuyordum, ya kalkamazsam diye.

Dört ayın sonunda büyük gün gelmişti bizim için. Kontrol günü. Kemiklerim doğru kaynamış mıydı acaba yoksa herşey sil baştan tekrar mı başlayacaktı.

Doktorumuz kemiklerin kaynamasını çok beğendi ve bu riske girdiğimiz için tebrik etti bizleri. Şimdi oturmayı öğrenecektim dediğine göre. Güldüm ve anlam veremedim. Ama haklıymış, oturmayı öğrendim bir ay boyunca. Dört ay boyunca hep yatınca oturur vaziyette duramaz olmuştum , ne zaman oturur vaziyete gelsem, bayılıyordum ve ayılınca gördüğüm manzara ellerinde su ve bol tuzu ayranlı ailem oluyordu.

Oturmayı da öğrendim, sıra geldi kalkmaya ve yürümeye. İlk aylarda topallasam da koltuk değnekleriyle yürümeye alışamasam da sonraki zamanlarda alıştım. İnsanoğlu nelere alışmıyor ki bu hayatta.

Eğelenelim güzel vakit geçirelim yarım saat diye gittiğimiz bir yer, benim aylarıma ve tarifsiz acılarıma mal oldu. Ama bir yandan da çok büyük şükürleri beraberinde getirdi. Yürümek, oturmak ve tuvalete gidebilmek ne büyük şükürmüş anlatamam size.

Komik gelecek belki ama ben her tuvalete gittiğimde şükrederim biliyor musunuz.

Lütfen kendinizin, hayatınızın kıymetini bilin, aldığınız her nefese şükredin, şükretmeyi bilmeyen insanlardan uzak durun ve küçücük gibi gözüken şeylerin mutluluğunu doyasıya yaşayın ve hakedenlere yaşatın çünkü yarım saat sonra ne olacağını hiç birimiz bilmiyoruz.

Yaşadığımız her anın şükürle ve mutluluklarla geçmesi dileklerimle…

Tutumlu Anne

Eşimle geçenlerde keşke sahibinden.com ya da gittigidiyor.com gibi bir sayfanın anne ve bebeğe dair olanı da olsa diye konuştuk. Az kullanılmış veya alınmış fakat hiç kullanılmamış ürünlere daha az fiyata herkes ulaşabilse dedik ve birkaç gün sonra www.tutumluanne.com a denk geldim. Ve benim yeni keşiflerimden biri oldu, ben de seve seve sizlerle paylaşmak istedim.

Tutumluanne.com, Eylül 2013’de girişimci ve bir çocuk annesi Özden Pusat tarafından hayata geçirilmiş.

Küçük çocugu olan ebeveynler bilir ki çocuklar çok hızlı büyür ve çoğu anne babanın evi artık kullanılmayan bebek ve çocuk eşyaları ile doludur. Bu anne babalar çevresinde her zaman bu ürünlere ihtiyacı olan birilerini bulamaz oysa ki başka bir yerde başka bir anne babanın tam da bu ürünlere ihtiyacı vardır yazıyordu web sitesinde ve bu fikir üzerine kurulu bir proje geliştiriyor tatlı sahibesi Özden Hanım.

Tutumluanne.com ile sadece iyi durumda ve ikinci el, anne-bebek-çocuk ürünlerinin satıldığı; aynı zamanda alıcıların ve satıcıların güvende olduğu ilk ve tek web sitesi oluşturmuşlar hepimiz için.

Ürünleri incelediğimde karşılatığım manzara da çok hoşuma gitti. Temiz kullanılmış ya da hiç kullanılmamış her türlü ürüne uygun fiyatlar ile ulaşabileceğiniz, aynı zamanda da yine temiz kullandığınız ya da alıp hiç kullanamadığınız ürünleri ihtiyaç sahiplerine uygun fiyatlarla ulaştırabileceğiniz bir platform.

Fikri ve mantığını çok beğendiğim, karşıklıklı bir fayda olacağına inandığım www.tutumluanne.com dan keyifle sizlere de bahsetmek istedim.

Sevgiyle ve mutlulukla kalın…