Kategori arşivi: Mavi’nin Günlüğü

Ben Paranoyak Bir Anne Miyim…

Sen paranoyak bir annesin lafını ilk duyduğumda hemen paranoyak kelimesinin gerçek anlamı neymiş tam olarak ona baktım. “Aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, sıkça mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır.” yazıyordu vikipedide. İşte dedim bu bazen ( tamam tamam bazen değil çoğu zaman ) benim. Sonra bu kelimenin anlamında hemen değişiklik yapmak istedim. Paranoyak kelimesinin anlamı buysa eğer, paranoyak anne kelimesinin anlamı da şu olmalıydı bence: ” Dünyadaki en önemli varlığı çocuğu olan, doğum yapmış kadının hissedebileceği en doğal en içgüdüsel kaydılar, annelik içgüdüsü ” Evet bence böyle çok daha güzel oldu hem:)

Evet kabul ediyorum her anne gibi benim de kaygılarım müthiş derecede. Hepimiz annemizden yaşamışızdır bu kaygıları, “off anne ne abartıyorsun” demişizdir. Telefonumuza ulaşamayınca defalarca aramıştır annemiz bizi, sesimizi kötü duyunca bir şey mi var iyi misin diye defalarca sormuştur annemiz bize. Tüm arkadaşlarımızı ve ailelerini çok yakından tanımak konusunda defalarca ısrar etmiştir annemiz bize. Ve daha bir sürüsü… Ve her defasında “off anne ne abartıyorsun” demişizdir dimi. Taa ki anne oluncaya kadar. İşte o zaman bir bakmışız ki offf abartıyorsunuz dediğimiz anne modeli oluvermişiz birden. İçimizdeki o tatlı paranoyak ( bence içgüdü ) çıkıvermiş ortaya birden.

Eminim hepimiz geceleri bebeğimiz uyurken nefes alış verişini kontrol etmişizdir. Nefes alıyor mu diye.
Eminim hepimiz geceleri yorgan üstüne kapandı mı diye uykularımızdan sıçramışızdır.
Eminim hepimiz bebeğim kucağımdayken ya düşersem diye triplere girmişizdir.
Ve daha bir sürüsü…

Ben de itiraf ediyorum…

Bebeğim kucağımda uyurken simit yerken ya susamları gözüne kaçarsa diye simiti yemeyi bıraktım.
Yürüyen merdivenlerde bebeğim kimin kucağındaysa ya düşürürse kaygısı ile belli etmeden önüne ya da arkasına geçip çaktırmadan korumaya çalıştım.
Yatakta hiçbir zaman eşimle ortamıza yatırmadım. Babasıdır elbet ama ya uyku hali bebeğimin üzerine döner ya da çarparsa diye, hep kendi tarafıma yatırdım.
İlk defa yalnız uçakla günübirlik iş seyahatine gittiğimde, uçak dönüşümde yol boyu ağladım. Ya uçak düşer ölürsem bebeğim bensiz ne yapar diye.
Bebeğimi en güvendiğim insan anneme bile bırakıp dışarı çıktığımda defalarca aradım. İyi mi ne yapıyor ağlıyor mu yoksa diye.
Arabayla seyahat halindeyken, hızımız kaç olursa olsun ( 50km/h bile olsa ) aklıma türlü türlü kötü senaryolar gelip “biraz daha yavaş gidelim” dedim.
Çocuğumu yarım saatliğine bile evde yardımcımızla bırakıp çıkmadım, ya ben yokken çocuğumu alır kaçırırsa diye.
Ve daha bir sürüsü…

Bütün bunlar paranoyaklıktan mıdır yoksa eski Türk filmleri ile büyümemizden midir yoksa annelik içgüdüsünden midir bilmem. Ama bildiğim çok güzel bir şey var. Çocuklarımız bizim şimdiye kadar yaşadığımız ve yaşayacağımız en muhteşem duygu ve bu muhteşem duygu için bu kaygıları yaşıyor olmamız çok da doğal. Çünkü bunun adı annelik.

Annelikle ilgili minik bir örnek ile bitireceğim yazımı:
Anne tavşanlar, yavrusunu dünyaya getirmeden önce çok acı da çekse, ağzı ve ayak tırnakları ile kendi tüylerini yolup doğacak çocuğu için pamuktan bir yatak hazırlar. Yavrusu dünyaya geldikten sonra, onları soğuk ve rutubetten korumak için bu tüylerle sarıp sarmalar. Ne zaman ki yavruları tüylenmeye başlar, işte o zaman yavrularını sakladığı bu pamuk yataktan dışarı çıkartır ve hayata hazırlamaya çalışır.

Anne olan anlar , olmayanlar da anne olunca anlar;)

Bu müthiş içgüdülerinizle, sevgiyle ve mutlulukla kalın olur mu…

Uyusun Da Büyüsün…

“Uyusun da Büyüsün Ninniii” diye ninnilerle büyüdük hepimiz ve çocuklarımızı da bu ninnilerle uyutuyoruz ya , o kadar doğruymuş ki aslında uyusun da büyüsün lafı. Çünkü uyku sırasında beynimizde bulunan hipofiz bezi adı verilen bir bezden büyüme hormonu salgılanıyor. Büyüme hormonu, bebeklerin ve çocukların kemiklerinin, kaslarının, organlarının büyümesinde, boylarının uzamasında önemli bir role sahip. Bununla birlikte fiziksel olarak dinlenilen ve beynin gelişiminin daha aktif olduğu dönemdir uyku.

Bu sebeplerle bebeğim iki aylık olduğunda bizler uyku rutini oluşturmaya ve bunu düzenli hale getirmeye karar verdik.

Uyku rutinimizde önceliklerimizi belirledik. Önce gece ve gündüzü ayırt edebilmesi için geceleri tamamen karanlık bir oda olmasına özen gösterdik. Ve en önemlisi belki de bir uyku saatimizin olması ve ne olursa olsun bu uyku saatine hep sadık kalmamız konusuydu. Biz gece uyku saatimizi 22:00 olarak belirledik. Eşimin işten gelmesi 20:00 civarında oluyordu ve ben baba kız vakit geçirmeleri konusunda ısrarcıydım. Bu sebeple bebeğim için aylardır uyku saati 22:00. Şimdilerde bu durum daha çok hoşuma gitmeye başladı. Çünkü en önem verdiğim konulardan biridir ailecek akşam yemeğinde hep birlikte masada olmamız ve sohbet ederek yemek yememiz. Tabii saatin bizim için 22:00 olması zor da oldu. Aslında bizim seçimimizdi ve zor olanı seçmiştik. Daha erken saatlerde uyutup, eşimle veya misafirliğe gelen arkadaşlarımızla daha rahat vakit geçirebilirdik, ya da daha erken dinlenebilirdik ama peki ya baba kız & anne baba kız vakti ne olacaktı. Sadece hafta sonlarına mı kalacaktı. İşte bu düşüncelerle belirlediğimiz uyku saatine hep sadık kaldık, nereye gidersek gidelim veya evimize kim gelirse gelsin.

Uyku rutinimizin ayrılmaz bir diğer parçası müzik oldu bizler için. İlk 5 ay, buzuki orhan kolik albümünü dinleyerek uyudu bebeğim. Bu albüm anne karnı seslerinden oluşuyordu ve bebeğin aylardır alışık olduğu sesleri duyarak rahatlamasını sağlıyordu. Gerçekten de öyleydi. Müziği kapatınca ağlayan bebeğim, müziği açar açmaz susuyor ve gözlerini kapatıp uykusuna devam ediyordu. Evet bizler için biraz değişik seslerdi bunlar. Eşim pek memnun değildi aslında 🙂 “fan fan fan ” kulağımda çınlıyor resmen diyordu 🙂

Beşinci ayından sonra klasik müziğe geçtik, şimdi ondokuz aylık ve hala devam ediyoruz klasik müzikle uyumaya. Yatağa yatar yatmaz “nay nay ” diyor ve açıyoruz müziğimizi. Uykuya daldıktan birkaç saat sonra kapatıyoruz.

Odamızda gece uykuları öncesi ılık bir bardak su içerisine lavanta tohumları koyup bırakıyordum. Lavanta kokusu özellikle ilk aylarda ( kolik olabileceği dönemde ) rahatlamasını sağlıyordu bebeğimin.

İlk aylarda uyku rutinimiz şu şekildeydi: Banyo, masaj, ağız temizliği, pijama faslı ve müzik açılır beraber yatıp memede uyuyorduk.

Biraz daha büyüyünce uyku rutinimize kitap okumayı da dahil ettik. Az yazılı, büyük resimli kitapları resimlerine baka baka okuma keyfi de dahil oldu. Özellikle Koray Avcı Çakman’nın kitaplarını çok keyifle okuduk. Fakat gece uykusu rutinlerimizde okuduğumuz kitabı sadece geceleri çıkarıyorum. Gündüzleri o kitabı görmüyor. Uyku öncesi kitabımız ve “okuduktan sonra uyuyacağız” mesajını doğru verebilmek için.

Biraz daha büyüdük, on sekiz aylık olduk ve uyku öncesi rutinimize diş fırçalama da dahil oldu. Eskiden gazlı bezle ya da tülbentle ( ılık su ile ) ağzının içini temizlerdim. Şimdilerde diş fırçalama keyfi yapıyoruz.

Bebekler uyumak için bir uyarana ihtiyaç duyarlar. Biz bu uyaranı ben& meme olarak yaptık ilk zamanlarda. Sonraları o uyaran ben oldum sadece. Beraber sarılıyoruz ve uyuyoruz. Bebeğim uyuduktan sonra kalkıyorum yanından ve blog, yazı vb gibi kendi işlerimi hallediyorum ve sonra yine gidip kıvrılıp yatıyorum. Gece acıkınca uyanıp emip tekrar uyumaya devam ediyor. Evet biz hala beraber uyuyoruz ve iki yaşına kadar da beraber uyuyacağız. Herkesin anneliği iyidir ve herkesin anneliği doğrudur. Bu da benim doğrularımdan bir tanesi.
“Birlikte uyuyan anne ve bebeklerde stres hormonlarının seviyesi ayrı uyuyanlara göre daha düşük bulunmuştur, ve özellikle bebeğin sağlıklı büyümesi için dengeli olması gereken kortizol’un da daha dengeli olduğu bulunmuştur. Bebeklerimizi ve çocuklarımızı sağlıklı büyütmek için onları beslemek ve korumakla ilgili elimizden gelen her şeyi yapıyorsak, onlarla birlikte uyumanın da bir ihtiyaç olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. Annelerine yakın olan bebeklerin beyin ve kalp büyümesi için gerekli büyüme hormonları ve enzimleri ayrı olanlara göre daha yüksek düzeylerde olduğu belirlenmiştir. Bebekle birlikte uyumak onun uzun vadedeki duygusal gelişimini de destekler. Uzun süreli çalışmalarda, anne babalarıyla uyuyan çocukların daha mutlu oldukları, daha az endişeli oldukları, daha yüksek özgüvenleri olduğu bulunmuş”

Dediğim gibi beraber uyumak benim doğrum ve inancım. Her annenin kendi doğrusu ve inancı olduğu gibi. Naçizane Adem Güneş Güvenli Bağlanma kitabınızı okumanızı tavsiye edebilirim bu konuda.

Diğer bir konuda hiç sallayarak uyutmadım bebeğimi. Ama aylar boyunca anne karnında hareket halinde uyumaya alıştıkları için aslında sallanarak uyumayı öğrenmeye çok yakın bebeklerimiz. Fakat ben tercih etmedim. Sallanarak uyumaya çok yakınlar, evet, ama bilmiyorlar aslında ve ben de bunu öğretmek istemedim. En zor zamanlarda sarılıp sadece poposuna minik pış pışlar ile uyutmayı tercih ettim. Fakat bu gerçekten anne karnından çok aşina oldukları bir durum. Bebeğim sallanarak uyumanın ne olduğunu bilmezken oyuncak bebeklerini kucağında sallayarak uyutmaya çalışıyor mesela:)

Minik pışpışlar iyidir bence ama şahit olduğum öyle sallamalar var ki. Bebek, uykusu olduğu için değil, sallamanın şiddetiyle sersemleyip uyuyakalıyor. Sallamanın derecesi arttıkça beyin gelişimine nasıl zarar verildiği ile de ciddi makaleler var, unutmayın. Sallıyorsanız minik minik sallamaya devam edin naçizane tavsiyem.

Bir bebeği en iyi annesi tanır. Ve bebeği için uygun eğitimi ya da yolları bulur.  Ben uyku eğitimi ile ilgili konulara inanmadım. Ağlayarak uyuma kısımlarına özellikle. “Bırakın bir süre ağlasın, her geçen gün ağlamaların dakikaları azalacaktır” kısmına. “Ve sonra öğrenecektir kendi kendine uyumayı” kısmına. Bence ağlamaların sürelerinin azalması tamamen çaresizlikten. Çaresizlik, öğrenilmiş bir duygu haline gelip, uyuyakalıyorlar. Böyle bir duyguyu yaşatmak istemediğim için “bırakın ağlasın , nasıl olsa uyuyacaktır” sözlerine hiç aldırış etmedim. Uyanınca biraz bekledim, kendi kendine tekrar uyuyacak mı diye. Fakat anne dediğinde ya da ağlamaya başlayacağını anladığım anda yanında oldum hep. “Ben buradayım , güvenle ve huzurla uyuyabilirsin bebeğim” mesajını vermeye çalıştım. Kendinizi bebeklerinizin yerine koyun olur mu.

Mışıl mışıl uykularla, sevgiyle ve mutlulukla kalın…

 

Eyvah Sütüm Kesildi!

Her türün sütü yavrusu için en uygun ve en ideal süttür bilincinde ve bebeğimi anne sütü ile emzirmeliyim telaşında bir anneyim ben de tıpkı çoğu anne gibi. Bebeğim 6 aylıkken sütüm birkaç gün gelmemiş ve çok ciddi bir stres yaşamıştım. O birkaç gün boyunca bebeğimden gizli gizli çok ağladım ve kendimi öyle suçlu hissetmiştim ki. Durmadan tatlı, hurma vb tüketmeye başlamış, litrelerce su içiyordum ama yaşadığım suçluluk ve bir daha sütüm gelmeyecek düşüncesi yiyip bitirmişti resmen beni iliklerime kadar. Hemen doktorumuza danıştım. Sütüm kesildi, ben bittim öldüm ne yapacağım diye. Telefon görüşmesi sonrası biraz rahatlamış ve doktorumun dediklerini araştırmaya başlamıştım. “ Bu geçici bir durum olabilir, psikoloji ile sütün çok doğru bir orantısı vardır. Tekrar sütün gelebilir ve emzirebilirsin. Ama sütün gelmezse de, bir daha emziremesen de bu dünyanın sonu değil ve aranızdaki bağı daha da kuvvetlendirmek için daha dört kolla sarılacaksın bebeğine. Doğumdan sonra hiç sütün gelmeyebilirdi ya da bebeğin emmeyi reddedebilirdi, böyle bir durumda ne yapacaktın, annelikten istifa mı edecektin, annelik sadece emzirmek demek değil, annelik tüm şartlar altında sevginle büyütmek demek” demişti ve doktorumun o sözleri dün gibi aklımdadır. Şu şekilde devam etmişti konuşmasına “ Anne sütü emmeyen ya da ememeyen bebekler aç mı yaşıyor sağlıksız mı büyüyor sanıyorsun. Anne sütü kadar faydalı ve anne sütüne eşek sütünden sonra en yakın keçi sütü var. Sütün gelmezse eğer organik keçi sütü ile tanıştıracağım seni ve için en az emziriyormuşsun gibi rahat edecek, iyi düşün iyi olacak “ Rahatlamıştım gerçekten de, araştırınca daha da rahatlamıştım.

Sütüm geldi ve ben emzirmeye devam ettim. Bebeğim bir yaşına geldikten sonra ek olarak keçi sütüne de başladım. Ve hatta keçi sütünden yoğurt yapıp ayran olarak içirmeye de.

Bir süre sonra Hiper Farma firmasının Töpfer Organik Keçi Sütü Bebek Maması etkinliğine davet edildim. Hemen seve seve kabul ettim daveti. Çünkü ben de keçi sütüne inananlardandım ve aklımdaki tüm soruları işin uzmanlarına sorabilecektim.

Etkinlikte ben sordum, uzmanlar cevapladı:

• Tamamen organik keçi sütünden mi üretiliyor?
“Evet, Töpfer sadece organik prensiplere uygun keçilerin sütlerinden temin ediliyor. Avusturya ‘da organik olarak yetiştirilen Saanen keçilerinden elde ediliyor. Ürünler Güney Almanya’da 104 senelik Töpfer firması kalitesi ve güvencesi ile üretiliyor. “

Cevap beni anne sütü gibi organik olduğu konusunda ihya etmişti ama sertifikalarını görmeden olmazdı tabii.

• Peki sertifikalarınızı görebilir miyim?
“Tabi ki. Ürünlerin organik sertifikası bağımsız uluslararası denetleme kuruluşu BCS tarafından verilir. Hem Töpfer Firması hem de ürünlerin Türkiye pazarında pazarlama ve satışını yapan Hiper Farma İlaç firması BCS kuruluşu tarafından denetlenmektedir. Ürünün kutusu üzerinde yer alan ‘BIO’, ‘Organik Tarım’ ve ‘ÖKO Garantie’ logoları ürünün organik olduğunu kanıtlamaktadır. “

• Keçi sütünün önemini tam olarak anlatabilir misiniz?
“Kolay sindirilebilir olması, alerji riskinin düşük olması, bağırsak sağlığı ve bağışıklık sisteminin gelişimine destekleyici olması, vitamin grubunda yüksek B1 ve B2 vitaminlerini içeriyor olması, mineral grubunda yüksek kalsiyum, fosfor, potasyum ve selenyum içeriyor olması, anne sütüne yakın bir profil olduğundan karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineral ve yağ asitleri açısında büyüme ve gelişime desteği sağlaması, Omega-3 ve Omega-6 yağ asitleri ile beyin ve sinir sistemi gelişimi sağlaması gibi özellikleri ile keçi sütünün önemini anlatabilirim size. “

• Peki, keçi sütü bu kadar faydasının yanı sıra folik asit oranının düşük olmasından dolayı kansızlığa sebep olabiliyor, bebeklerimizin kansızlık problemi yaşamasını istemeyiz. Siz ne diyeceksiniz?
“Doğrudur. Saf keçi sütü düzenli kullanıldığında içerisindeki folik asit oranı düşük olduğu için anemi yani halk arasında kansızlık olarak bilinen hastalığa sebep olabilir. Fakat Töpfer organik keçi sütünden üretilen devam sütü bu konu göz önünde bulundurularak folik asit açısından zenginleştirilmiştir. Böylece bir anemi riski görülmez.”

• Hangi aylarda kullanımı uygun?
“Töpfer Organik Bebek Sütü doğumdan itibaren 6. ayın sonuna kadar kullanılır. Töpfer Organik Devam Sütü 6. aydan itibaren kullanılır.”

• Nasıl kullanıyoruz?
“Klasik mamalarda olduğu gibi 30 cc’ye bir ölçü kaşığı toz mama şeklinde hazırlanır. Kutunun arkasında detaylı hazırlama bilgisi ve beslenme planı bilgileri mevcuttur.”

• Nerelerden temin edebiliriz?
“Ürünümüz market ürünü değildir. Ve tamamen organik olması sebebiyle raf ömrü diğer benzer ürünlere göre daha kısadır. Eczanelerden temin edebilirsiniz. Eğer gittiğiniz eczanede bulunmuyorsa, eczanenizden hemen bir ecza deposundan sipariş vermesini isteyebilirsiniz.”

İçim çok rahat etmişti bu açıklamalardan sonra. Yıllarca ilaç sektöründe görev yapmış olmanın ve aslında ilaç sektörünü iyi tanıyan biri olarak, ürünün muadilleri var mı, ya da ürün orijinal mi, rakipleri kimler diye soracakken, Türkiye de ilk ve tek organik keçi sütü bazlı bebek maması olduğunu belirtip Töpfer’in tek inadının bebeklerimizin sağlığı olduğunu dile getirdiler.

Benim içim tamamen rahat etmişti. Ve kullanmak üzere hemen ürün istedim. Marketlerden katkı maddesi, koruyucusu vb yüksek keçi sütü alma devrim artık rafa kalkmıştı ve ayranımızı Töpfer organik devam sütü ile yapabilir miyim endişesi kapladı bu sefer de beni. Eee anne olunca her şeyi en ince detayına kadar öğrenmek istiyorsun. Sonuçta gözümüzden bile sakındığımız bebeklerimiz söz konusu.
Yine sordum, peki yoğurt yapabilir miyim diye:
Uzmanların cevabı ve yaklaşımı yine çok olumluydu. Hemen yoğurt tarifi ile ilgili bir broşür verdiler bana.

yoğurt yapımı

Benim içim çok rahat bir biçimde ürün istedim hemen ve yine içim rahat kullanmaya başladım.
Daha detaylı incelemek isterseniz eğer; ( Ne de olsa anneyiz)
Töpfer mamaları detaylı bilgi için: www.topfer.com.tr
Sosyal medya:
Facebook: HiperFarma /
Twitter: Hiper_Farma /
Instagram: hiper.farma

Sevgiyle ve huzurla kalın…
İnci Akbay

 

İmaginarium &Anneler de Oynar

Oyuncakta kalite denilince inandığım ve ilk aklıma gelen markaların başındadır Imaginarium benim için. Böyle bir marka ile Türkiye’nin tek konsept mağazası olan İstinye Park İmaginarium mağazasında sevgili blogger annelere ev sahipliği yapmak benim için bir onur ve güzel bir keyif oldu.

Etkinliğimizde iki tema vardı bizim. “Oyunla Büyüyorum” ve “Anneler de Oynar” . Aslında iki ayrı tema gibi gözükse de buluştuğu nokta oyundu. Çocuk gelişiminde için en az fiziksel ihtiyaçları kadar hayati öneme sahip bir temaydı bu.

“Oyunla Büyüyorum” sunumumda bu noktaya dikkat çekmek istedim. Oyunun, bir çocuğun yemek yemesi, uyuması kadar hayati öneme sahip olduğu gerçeğini anlattım. Oyun oynamanın çocuklarımızın hayatını nasıl şekillendirdiğini ve aslında ne kadar ciddi bir iş olduğu. Güldük, eğlendik, zaman geçirdik işte dediğimiz oyunların çocuklarımızın gelişimi için ne kadar önemli olduğunu çok basit örneklerle dile getirdim. Örneğin, masada oturuyorsunuz ve çocuğunuz ayranını içerken döktü diyelim, hemen ikiniz de alın elinize pipetlerinizi ve dökülen ayranı pipetle üflemeye çalışın ve üfleme oyunu yapın. Bu basit ve minik gibi görünen oyun çocuğunuzun çene kası gelişimini güçlendirecek, çene kası gelişimi doğru beslenmeyi ( doğru çiğneme ) ve akıcı konuşmasını destekleyecektir. Doğru beslenme ve akıcı konuşma da sosyalleşebilmesini olumlu anlamda etkileyecektir. Çok basit diye düşündüğümüz oyunun geldiği sonucu böylece daha net görebiliriz.
Başka bir örnek, bir ayakkabı kutusunda delikler açtınız ve açtığınız deliklerden çubuk ya da pipetleri sokarak veya çıkararak bir oyun kurdunuz diyelim. Birlikte çubukları soktunuz, çıkardınız, güldünüz, eğlendiniz. Peki nasıl şekillendirdiniz aslında çocuğunuzun geleceğini. İnce motor becerileri gelişimini desteklediniz.İnce motor becerilerinin gelişimi de el-göz koordinasyonunu destekledi.El-göz koordinasyonunun gelişmesi ile dikkat eksikliği sorununu daha az yaşamaya başladınız. Parmak kasları iyi gelişmiş bir çocuk, yazı yazma , resim yapma, el işi vb gibi durumlardan keyif almaya başladı.Parmak kası yeterince gelişmemiş çocuk için biraz fazla yazma ve okuma ağrıya sebep oldu. Ağrı da yazmayı ve okumayı sevmemesine.Çok basit diye düşündüğümüz oyununun geldiği sonuç gerçekten müthiş.
Örneklerimizle devam etti anlattıklarım. Bütün örneklerin geldiği nokta ise oyunun çocuğumuzun geleceğini nasıl güzel şekillendirdiği üzerineydi.
Bu kadar çok oyun üzerine konuştuktan sonra hepimizin canı oyun oynamak istedi tabiki;) Sevgili blogger anneler ile birlikte “Ben kimim” oyunumuzu oynadık ve oyunun büyüsünde kaybolup keyifli zaman geçirdik.

20150512_131937

Anneler günü döneminde gerçekleştirdiğimiz Imaginarium etkinliğimizde ben de sevgili arkadaşlarıma minik bir anneler günü hediyesi vermek istedim. İşte çok eğlenerek hazırladığım ve sonrasında çok eğlenerek izlediğimiz minik hediyem;)

Annelerimiz için yeni bir ufuk açmaktı bu etkinliğimizin amacı. Yeni ufuklar ve oyuna bir de böyle farklı şekilde bakılabilmesini sağlamaktı.
Etkinliğimizi müthiş enerjisi ile yaşatan Onto İletişim Sevgili Seda ve Deniz’e, vizyonu gibi ilgisi müthiş Imaginarium Türkiye Pazarlama Direktörü Sevgili Kosta’ya, Imaginarium Beş Bölgeden Sorumlu Genel Müdürü Sevgili Luis’e ve etkinliğimizde bize eşlik eden kıymetli arkadaşlarım Socialmomm, Melinasmom, Dinamikanne, Bohemother, Özge Kopuz, Nihan Kayalıoğlu, Ginger Bazaar Blog’a sonsuz teşekkürlerimle…

Hani ben yazılarımı çoğunlukla “Oyunla ve Sevgiyle Kalın” diye bitiririm ya,

Oyunla ve Sevgiyle Kalın;)

Sevgilerimle…

IMG_9907

 

Blogger Anne Olmak!

Hep diyorum ya yalnız bir hamilelik ve doğum ve doğum sonrası geçirdim diye. Tecrübelerini dinleyebileceğimiz veya bana hamilelik, doğum, bebeğimle ilgili yardımcı olabilecek, tavsiye verebilecek ya da moral verebilecek kimse olmadı yanımda. Ben de kendimi kitaplara verdim, o eğitim senin bu eğitim benim katıldım ve kendi çabalarımla eğitildim ve öğrendim bir çok şeyi. Ama bu öğrendiklerimi de aktarmam gerekiyordu. Hayatımın en büyük felsefesidir benim “Paylaşmak Güzeldir”. Çünkü ben paylaşılmayan moralin, bilginin, tecrübenin zorluğunu çok yaşadım. Kimse yaşamasın istedim ve bebeğimin doğuşu ile girdim sosyal medya dünyasına. Önceleri instagramda başladım anlatmaya, paylaşmaya. Akabinde bir blog ve facebook açtım ve devam ettim paylaşmaya.

Ama kolay olmadı tabii. Hem yalnız herşey ile ilgilenmek zorundasın hem de bloğunu , sosyal medyanı tıpkı bebeğin gibi ihmal etmemelisin.

Evet bu bir iş. Blogger anne olmak hem de çok ciddi bir iş. Her işten daha yoğun bir iş. Çok kişiyi etkileyebileceğin bir iş. Yazdığın yazıların, paylaşımların, ürün önerilerin, tavsiyelerin hem de öyle hayati öneme sahip ki. İşin içerisinde bebek var, çocuk var sana inanan anneler var çünkü.

Paylaştığın içerikler birilerine fayda sağlayabilecek ya da birilerine dokunabilecek ya da birilerine iyi gelebilecek içerikler olmalı. Yoğurt nasıl yapılır gibi değil, daha mutlu anne nasıl olurum gibi.

Mesai kavramın olmayacak. Sabah 8, akşam 5 gibi bir durumun hiç bir zaman olmayacak. 7-24 süren bir mesai olacak bu. İşte bu yüzden sevmelisin, gönül vermelisin. Paylaşmayı sevmiyorsan sakın bulaşma. Sadece benim çocuğum en iyi olsun diyorsan aman. Senin çocuğunun nesli ne olacak derdin yoksa boşver zaten. Yazmayı, anlatmayı, okumayı, araştırmayı ve dediğim gibi en önemlisi paylaşmayı sevmelisin önce.

Etkinliklere gideceksin, seminerlere gideceksin, yeniden eğitim hayatın başlayacak. Annelikse mevzu, bitmeyecek öğreneceklerin ve anlatacakların çünkü. Ama hep temiz olmalı, bebeklerimiz gibi saf olmalı ve doğru olmalı anlattıkların.

Ürün tavsiyelerin olacak ama inandığın ürünleri tavsiye edeceksin. Bir gün a bebek bezi ürünü etkinliğine gidip onu tavsiye ederken, diğer gün b bebek bezi ürününü tavsiye eder diğer gün de c bebek bezi ne güzel dersen sorarım sana orada ne yapıyorsun sen diye. Kazandığın para da sosyal medyan da temiz olmalı çünkü.

Ama dediğim gibi zor bir iş blogger anne olmak. Önce seveceksin dediğim gibi. Ve inandıklarının peşinden gideceksin. Seni her çağıranın peşinden değil. Evet popüler bir meslek aynı zamanda. Ama sadece istediğin popülerite ise yine dur derim. Emek olmadan, sevgi olmadan, samimiyet olmadan olmaz. Sadece popülerite peşinde olursan yanında çocuğun ,elinde zayıflama çayı ya da hapı ile fotoğraflarını çeker paylaşırken bulursun kendini, isterse 100.000 takipçin olsun istersen süper anneyim diye gezin. Sen çocuğunla masal diyarından çıkmış gibi boy boy poz verirken insanların sağlığı ile  oynarken buluverirsin kendini. Aman dikkat.

Ürünleri ve markaları annelerle buluşturacaksın ama bu öyle inançla ve tertemiz olmalı ki. Ama yine başka şeyler peşinde olursan, sen çocuğun için a ürününü kullanırken, a ürününün rakibi b ürününü ballandıra ballandıra anlatırken buluverirsin kendini. O zaman da samimiyet nerede diye sorarım sana. Senin çocuğun çocuk da diğerleri ne diye sorarım. Amaann!!!

Ve yine sadece popülerite peşinde olursan ve yine okuyup, araştırmaya, yazmaya üşendiğin için başka bloklardan “kopyala yapıştır” yapıverirken buluverirsin kendini ve insanları ne yerine koyduğunu düşünmeden ortalıkta başın dik!!! blogger ANNEyim diye gezinmeye devam edersin. Taa ki birileri bu yazının kaynağı burasıydı ama diyene kadar. Sonra o başın bir eğilir ki , amaan!!!

Ya da hiç bir eğitimin almadan, başkalarının  bloğundan aldığın bilgilerle söyleşiler, eğitimler verirken buluverirsin kendini. Nasıl olsa aynı şehirde yaşamıyoruz, nasıl haberi olacak diye düşünürsün. Anya mı Konya mı meselesine dönüverir birden. Ama dünyanın küçük olduğu suratına bir tokat gibi iniverir sonra.

Blogger anne olmak binlerce katı anne olmak demek. Evine, eşine ve bebeğine doya doya zaman ayırıp, onlar uyuduğu zaman sabahlamak demek bloğunun başında.

Önce sen iyi bir anne olacaksın, çocuğuna yetemezken, çocuğunu mutlu edemezken değil bloğun okulun mekanın şaton olmuş ne fayda ki…

Önce sen okuyacaksın, öğreneceksin, deneyimleyeceksin ve en önemlisi inanacaksın ki sonra paylaşacaksın.

Her mesleğin iyisi kötüsü vardır. Doktorun da, en kutsal meslek dediğimiz öğretmenin de tıpkı bu meslekte de olduğu gibi. Ama unutmamamız gereken bir şey var ki, daha çok dikkat edeceksin davranışlarına çünkü seni takip eden sadece eşin ve çocuğun olmayacak artık.

Sevgiyle, paylaşımlarla ve inandıklarınızla kalın olur mu…

 

Ne Oldu Da Birden Bire İşler Değişti!

Çocuğumla severiz biz dışarı çıkıp özgürce yürümeyi, gezmeyi… Ama ne zaman dışarı çıksam çevremde gözlemlediğim davranışların çoğu genelde şu şekilde: Çocuklu ailelerin, çocuklarının ellerinde ya tablet ya telefon var. Birbirlerine soru sorarken bile birbirlerinin gözlerinin içine bakmıyorlar çünkü o an tablette ya da telefonda ya gol atıyorlar, ya şeker patlatıyorlar ya da bir şeyler izliyorlar. Sohbet yok, hareket yok, paylaşma yok, dayanışma yok. Teknolojinin içinde kayboluş var sadece. Tamam, teknoloji bizim de hayatımızın içerisinde ama her şey de olduğu gibi, yeri var, zamanı var, sınırı var ve doğru kullanımı var. Ama hayatın en önemli parçası olması hele ki çok küçük yaşlar, çok küçük beyinler için kesinlikle yok. Maalesef ki teknoloji hayatımıza girdi ve hareketsizleşmeye başladık bizler de, bizleri örnek alan, onlara aynalık yaptığımız çocuklarımız da. Halbuki insan organizması hareket etmek için yaratılmış. Niye bu doğal dengeye karşı geliyoruz ki! Neden bu doğallığa kendimizi bırakmıyoruz ki!
Çocuğunuzun ilk doğduğu anları düşünün. Yapmaya çalıştığı en önemli şeylerden biri hep hareket halinde olmak. O minik eller ve o minik ayaklar hep hareket halinde değil miydi? Ve nasıl da seviniyorduk o minicik eller ve ayaklar kıpır kıpırken. “Balerin olacak benim kızım”, “yüzücü olarak benim oğlum”, “sporcu olacak benim çocuğum” diye yeni doğmuş bebeğimizin başında gururla hayaller kuruyorduk. Biraz daha büyüdüğü zamanları düşünün. İlk yürümeye başladığı zamanlarda, o hareket edebilme kabiliyetinin onda yarattığı sevinci, gururu ve özgüveni düşünün. O zamanlar ne mutlu oluyorduk dimi. Tekrar tekrar yürümesi için açıyorduk kollarımızı ve bize doğru gelmesi için “gel gel” diyorduk ve gelebilince de sevinçten alkışlıyorduk “harikasın sen” diye. Peki şimdi biraz daha büyüdüğünü düşünün. İstediği gibi koşturup hoplayıp zıplayabildiği dönemlere geldiniz ve ne olduysa birden bire “çok hareketli” kelimesini çok yaramaz anlamda kullanmaya ve bunun olumsuz ve kötü bir şey olduğunu neden düşünmeye başladık birden. Birkaç sene önce hareket ediyor diye sevinç alkışlarımıza ne oldu peki!
Lütfen hep aklımızın en önemli köşesinde olsun şimdi söyleyeceklerim: Hareket eden, spor yapan çocukların; her zaman daha sosyal, daha özgüveni yüksek, daha başarılı, daha paylaşmayı bilen, daha takım çalışmasını hisseden, daha sağlıklı ve daha mutlu oldukları çok aşikar değil mi. Aslında dahalarım saymakla bitmezken, ve biz bu dahaların hepsini öyle çok iyi biliyorken neden önce düşüncelerimizi ve yaşam şeklimizi hani en başta söylediğim gibi doğallığına bırakmıyoruz!
Bence hareket zamanı dostlarım, spor zamanı. Sadece kendimiz için değil. Bizim her davranışımızı taklit etme konusunda mükemmel birer usta olan harika çocuklarımız için de. Çünkü çocuklarımız bizim aynamızdır , ben hep hatırlarım aynamı ve dikkat ederim aynadaki görüntüme.
Aynanın karşısına geçin ve istediğiniz kadar spor yapmanı istiyorum deyin. Siz spor yapmadıkça görüntünüzde hiçbir değişiklik olmayacaktır çünkü.
Mutlu anneler mutlu çocuklarımız için derim ya hep, spor yapan ebeveynler spor yapan çocuklarımız için de dostlarım. P&G ‘yi spor yapma bilincini yerleştirmeyi amaçlayan olimpikanneler hareketinden dolayı ve bu bilinci yaymak adına yaptığımı iletişimden dolayı tebrik ediyorum. Hadi hemen www.olimpikanneler.com ‘a girip sizler de bu proje hakkında çok daha detaylı bilgiler edinin.
Sevgiyle, mutlulukla ve sporla kalın…
Ebeveyn Koçu İnci Akbay

olimpikannelergorsel

Bebeğimin Penceresi

 

IMG_20140402_231309

Bugün oyun zamanı bendeydi. Tüm gün bebeğim Mavi’nin gözünden bakmaya çalıştım hayata. İşte Mavi’nin gözünden Mavi’nin penceresi:

1. Sabahları uyanınca çok neşeli oluyorum nedense perdeler duvarlar bile komiğime gidiyor, gülesim geliyor hep.

2. Ananem bana “tel sarar kızıma tel sarar” deyip elleriyle bir şeyler yapıyor. Tamam çok komik ama niye tel sarıyorum, hem tel sarmak da ne demek, off çok kafam karışık.

3. Yaşasın kendi kendime yeme zamanım gelmiş, bayılıyorum bu zamana, annem önüme minicik minicik kırıntılar koyuyor ben de kendim yiyiyorum tabii her defasında hemen ağzımı bulamıyorum, ne zor yerdeymiş bu ağzın yeri de ama olsun.

4. Bütün oyuncakları ağzıma sokmalıyım, aayy dişlerim çok kaşınıyor, ne gerek varsa su dişlere anlamadım gitti oysaki benim memelerle aram çok iyi. Bi birini emerim bi diğerini ki.

5. Bu ek gıda olayı da nerden çıktıysa. Gereksiz bence. Daha önce piiirt diye yapardım kakamı, simdi ıkın Allah ıkın.

6. Ellerim, ayaklarım eskiden çok başına buyruktular durmadan kafama çarpıyordum. Ama ben çok güzel terbiye ettim onları, artık ne istersem onu yapıyorlar.

7. Minik şirin parmaklarım var benim. Çok seviyorum onları, hep onlarla oynuyorum. Yok yok ben en çok memeyi seviyorum sonra parmaklarımı.

8. Ayy hıçkırık tuttu beni yine. Birincide, ikincide hoşuma gidiyor hık hık derken gülüyorum, sonra çok uzatıyor sinirim bozuluyor. Sonra annem meme veriyor bana hoop geçiyor. Bu süt ilaç gibi bir şey valla.

9. Gaz çıkarmak, geğirmek pek hoş bir şey değil ama ben yapınca pek hoşuna gidiyor bizimkilerin, ooh yarasın, rahatlasın kuzucum diyorlar. Bu iste bir terslik var ama anlamadım gitti.

10. Hersey o kadar buyuk ki annecigim, koltuklar masalar kapılar. ..kucucuk kalıyorum, yetemiyorum hicbirseye. Sana o kadar muhtacim ki annecigim, disari cikarken buz gibi havada beni cirilciplak cikarsan dahi birsey diyemem ki bilemem ki. 11. Annem beni hep” cennet kokulu kizim” diye seviyor, benim kokumla cok rahatliyormus. Aslinda biliyor musun anne, biz bebekler annelerimizi “cennet kokulu annemiz” diye severiz. Aslinda biz cok rahatlariz sizin kokunuzda.

Dinlesek Büyüsek

Müzik ve şarkılar bizim hayatımızın bir parçası gibi,yemek yemek gibi, uyumak gibi…Sabahları “günaydın de” şarkımız ile günaydın diyoruz kapıya, aynaya, oyuncaklarımıza, çiçeklerimize, birbirimize, dünyaya Oyunlarımızı şarkılarımız ile oynuyoruz mutlaka, vücudumuzu şarkılar eşliğinde tanıyoruz, sayıları şarkılar eşliğinde sayıyoruz. Yemeklerimizi yerken bile güzel bir şarkı eşlik ediyor mutlaka bize. Araba ile yolculuk yaparken artık sadece çocuk şarkıları dinliyoruz biz. Her akşam ailecek dans ediyoruz “ Bay güneş “ şarkısı eşliğinde. Banyomuzu dahi yaparken yine şarkılarımız eşlik ediyor bize. Bazen “ After the bath” dinliyoruz bazen “ Bıcı bıcı yapalım tertemiz olalım” diyoruz. Ne zaman dışarı çıksak bebek arabamızla sokakta gördüğümüz hayvanlara şarkılarla sesleniyoruz. “ Kediler hep miyav der, miyav der, miyav der, köpekler hep hav hav der hav hav der hav hav der “
Gece uykuya klasik müzik dinleyerek geçiyoruz. Uykuya dalana kadar klasik müzik eşlik ediyor rüyalarımıza.
Biz bebeğimle melodik bir hayat yaşıyoruz, ritimler, müzik, melodi hayatımızın hep bir parçası.
Şiir gibi, şarkı gibi, ritimleri hep mutlu, sözleri hep anlamlı bir hayatımız olsun bebeğim.
Seni çok seviyorum.

Mavi’nin en sevdiği mutlu 25 şarkımız ve aşağıda mutlu linkleri:

1. Rain Rain Go Away Şarkımız.
Ne zaman yağmur yağsa seni dinlemeyi çok severiz ki biz:)
http://www.youtube.com/watch?v=Zu6o23Pu0Do

2. Finger Family Şarkımız.
Parmaklarımızı saymak seninle çook daha keyifli bizim için:)
http://www.youtube.com/watch?v=YJyNoFkud6g

3. A’cım B’cim C’cim Şarkımız.
Alfabe hiç bu kadar sevimli olmamıştı herhalde canım A, canım B, canım C:)
http://www.youtube.com/watch?v=4EJRZSng8hA

4. Baa Baa Black Ship Şarkımız.
Kuzucuklar ne tatlısınız siz:)
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=rZm9imuAp6o

5. Bay Güneş Sayıları Saymayı Öğretiyor Şarkımız.
Güneş sadece ısıtmazmış meğer bizleri:)
http://www.youtube.com/watch?v=pH4GtkIQzD4

6. Head, Shoulders, Knees And Toes Şarkımız.
Nasıl eğleniyoruz biz seninle, baş, omuz, dirsek ve dizimizi göstererek nasıl da dans ediyoruz sayende:)
http://www.youtube.com/watch?v=08XOjVqz9q4

7. Bingo Şarkımız.
Akıllı köpek Bingo ile biz çok eğleniyoruz:)
http://www.youtube.com/watch?v=FNHhoFIS844

8. 10 Little Fingers Şarkımız.
On parmağımız bizim, onunuzu da çook seviyoruz biz:)
http://www.youtube.com/watch?v=TFAyQJKGJRA

9. After The Bath I Try Try Try Şarkımız.
Banyolarımıza, banyo sonramıza nasıl da keyifle coşkuyla eşlik edersin sen:)
http://www.youtube.com/watch?v=yZMZsTQ2N7s

10. Are You Sleeping Şarkımız.
Ne de güzel uyuyor kardeşlerimiz:)
http://www.youtube.com/watch?v=W6xT9M3EbGY

11. If You Are Happy And You Know Clap Your Hands Şarkımız.
Biz hep mutluyuz ve hep alkış yapıyoruz ki:)
http://www.youtube.com/watch?v=Q4q9IVfNWC0

12. Küçük Kurbağa Şarkımız.
Küçük kurbağamız sevimli sevimli yüzüyor derede:)
http://www.youtube.com/watch?v=nUHMp939ODY

13. Ali Baba’nın Çiftliği Şarkımız.
Ali Babamızın çiftliğindeki hayvanlar bizim en yakın arkadaşlarımız:)
http://www.youtube.com/watch?v=Nl7XUcQrZzk

14. Arı Vız Vız Vız Şarkımız.
Ah güzel arı ne güzel vız vız vız diye şarkılar söylüyorsun sen bizlere:)
http://www.youtube.com/watch?v=Og0xtlGGUcU

15. Kırmızı Balık Şarkımız.
Kırmızı balığımız gölde kıvrıla kıvrıla yüzüyor:)
http://www.youtube.com/watch?v=4vaZNfR6hqM

16. Bıcı Bıcı Yapalım, Tertemiz Olalım Şarkımız.
Banyo şarkılarımızdan birisin sen. Hem tertemiz oluyoruz hem de çok eğleniyoruz seninle:)
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=2WymlzedOjU

17. Old Macdonald Had A Farm Şarkımız.
Hem Ali babamızın hem de Macdonald’ın çiftlikleri bir harika gerçekten de
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=8_U5dJd-rig

18. Vücudumuz Şarkısı.
Vücudumuzu sayende daha bir güzel tanıyoruz dans ede ede hem de:)
http://www.youtube.com/watch?v=Tc0pvDH5zrQ

19. Günaydın De Şarkımız.
Biz her sabah anneye babaya, arkadaşlara, tüm dünyaya günyadın diyoruz ve gülümsüyoruz hayata:)
http://www.youtube.com/watch?v=x0e3rTWt96M

20. Bir Küçücük Aslancık Varmış Şarkımız.
Aslancığımız hop hop geziyor, bütün anneler gibi annesi yavrusunu çoook seviyor:)
http://www.youtube.com/watch?v=tom1umgiL50

21. Hayvanlar Şarkımız.
Ne zaman dışarı çıksak hayvanlara sayende çook güzel bir şarkı söylüyoruz biz. Kediler hep miyav der miyav der miyav der:)
http://www.youtube.com/watch?v=lQKCoQ8PsjM

22. Row Row Your Boat Şarkımız.
Uyku öncesi oyunlarımızda sakin sakin ne de güzel eşlik edersin bize:)
http://www.youtube.com/watch?v=bYLKEePMvIU&feature=player_detailpage

23. Ninni Perisi Peri Kızı Şarkımız.
Yine uyku öncesi oyunlarımıza eşlik eden çok huzur veren bir şarkısın sen. Nasıl da dinlendirirsin sen bizi, ne güzel huzur verirsin sen bize:)
http://www.youtube.com/watch?v=7jxMXi8zc28

24. Ninni Perisi Aslancık Şarkımız.
Kahraman aslancık ormanını çok seviyor ve her zaman koruyor hepimiz için:)
http://www.youtube.com/watch?v=1rq1jwiTc60

25. The Rainbow Colors Şarkımız.
Seninle renkleri öğrenmek çook daha keyifli oluyor bizim için:)
http://www.youtube.com/watch?v=tRNy2i75tCc

Tüm şarkılarımızın mutlu linklerini aşağıda bulabilirsiniz:

1. http://www.youtube.com/watch?v=Zu6o23Pu0Do

2. http://www.youtube.com/watch?v=YJyNoFkud6g

3. http://www.youtube.com/watch?v=4EJRZSng8hA

4. http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=rZm9imuAp6o

5. http://www.youtube.com/watch?v=pH4GtkIQzD4

6. http://www.youtube.com/watch?v=08XOjVqz9q4

7. http://www.youtube.com/watch?v=FNHhoFIS844

8. http://www.youtube.com/watch?v=TFAyQJKGJRA

9. http://www.youtube.com/watch?v=yZMZsTQ2N7s

10. http://www.youtube.com/watch?v=W6xT9M3EbGY

11. http://www.youtube.com/watch?v=Q4q9IVfNWC0

12. http://www.youtube.com/watch?v=nUHMp939ODY

13. http://www.youtube.com/watch?v=Nl7XUcQrZzk

14. http://www.youtube.com/watch?v=Og0xtlGGUcU

15. http://www.youtube.com/watch?v=4vaZNfR6hqM

16. http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=2WymlzedOjU

17. http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=8_U5dJd-rig

18. http://www.youtube.com/watch?v=Tc0pvDH5zrQ

19. http://www.youtube.com/watch?v=x0e3rTWt96M

20. http://www.youtube.com/watch?v=tom1umgiL50

21. http://www.youtube.com/watch?v=lQKCoQ8PsjM

22. http://www.youtube.com/watch?v=bYLKEePMvIU&feature=player_detailpage

23. http://www.youtube.com/watch?v=7jxMXi8zc28

24. http://www.youtube.com/watch?v=1rq1jwiTc60

25. http://www.youtube.com/watch?v=tRNy2i75tCc

Sevgiyle ve Müzikle Kalın:)